Vekaletin kapsamı kural olarak Borçlar Hukukunun genel hükümlerine bağlı olarak tarafların rızalarına göre belirlenebilecektir. Vekaletin kapsamı sözleşmede açıkça gösterilmelidir. Sözleşmede kapsam gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre kapsam belirlenecektir. Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Temsil yetkisi bir süre ile sınırlı olarak verilmişse “süreli temsil yetkisi”, süre sınırı olmaksızın temsil yetkisi verilmişse “süresiz temsil yetkisinden” söz edilir. Vekile verilen yetki tüm hukuki işlemleri yapabilme yetkisi veriyor ise “genel temsil yetkisi”, belirli bir veya birkaç hukuki işlemi yapmak üzere sınırlı bir yetki verilmişse “özel temsil yetkisi” söz konusu olacaktır.
Özel yetkiye ihtiyaç duyulan haller Türk Borçlar Kanunu madde 504/3’te ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 74’te düzenlenmektedir.
TBK m. 504/3’te özel yetkinin aranacağı haller: Dava açma, sulh olma, hakeme başvurmak, iflas ve iflasın ertelenmesi ve konkordato talebi, kambiyo taahhüdünde bulunma, bağışlama, kefil olma, taşınmazı devretme ve bir hak ile sınırlandırmadır.
HMK m. 74’te özel yetkinin aranacağı haller: Sulh olma, hakimi reddetme, davanın tamamını ıslah etme, yemin teklif etme, yemini kabul, iade ve reddetme, başkasını tevkil etme, haczi kaldırma, müvekkilin iflasını isteme, tahkim ve hakem sözleşmesi yapma, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunma ve bunlara muvafakat verme, alternatif uyuşmazlık yollarına başvurma, davadan veya kanun yollarından feragat, karşı tarafı ibra ve davasını kabul, yargılamanın iadesi yolu, hakimlerin fiilleri sebebiyle devlet aleyhine tazminat davası.
Vekilin Borç ve Yükümlülükleri Nelerdir?
1. Verilen Talimata Uygun İfa Borcu
Talimat, vekaletin vekil tarafından nasıl ifa edileceği hakkında vekalet verenin iradesinin vekile bildirilmesidir. Talimatın hukuka ve ahlaka aykırı olmaması gerekir. Vekil, vekalet verenin talimatına aykırı hareket edemez. Aksi takdirde bundan doğan zararı vekil tazmin etmek zorundadır. Verilen talimat açık olmalıdır.
Vekil vekalet verenin açık talimatına uymakla yükümlü ise de, vekalet verenden izin alma imkanı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hallerde vekil bu talimattan ayrılabilecektir. Bu durum TBK m. 505’te düzenlenmiştir.
- TBK m. 505 – Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir.
Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
2. Vekilin Şahsen İfa, Sadakat ve Özen Gösterme Borcu
Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.
Vekil üstlendiği iş ve hizmeti, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekil ile vekalet veren arasında “güven ilişkisi” kurulmuştur. Vekilin, vekil edenin yararına ve onun açık iradesine uygun hareket etme ve onu zararlandırıcı hareketlerden kaçınma yükümlülüğü vardır. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.
Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur. Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür. Vekâlet veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir. (TBK m. 507)
3. Vekilin Hesap Verme Borcu
Hesap verme borcu, vekilin göreviyle ilgili mali konularda, aldığı mal ve paralar, yaptığı harcamalar hakkında, aldığı avans ve masrafları nerelerde kullandığı hususunda vekalet verene hesap vermesidir. Ayrıca belirtmek gerekir ki bunlara ait belgeleri müvekkile ibraz etmelidir. Vekil tarafından sadece işin sonunda değil, yürütülmesi sırasında da müvekkile bilgi vermelidir.
Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür. Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür. (TBK m.508)
4. Edinilen Hakların Vekalet Verene Geçişi
Vekilin, kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden vekâlet verene geçer.
Vekilin iflası hâlinde vekâlet veren, bu alacağın kendisine geçmiş olduğunu iflas masasına karşı da ileri sürebilir.
Vekâlet veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren hesabına edinmiş olduğu taşınır eşyanın iflas masasından ayrılarak kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin sahip olduğu hapis hakkından iflas masası da yararlanır. (TBK m.509)
Vekalet Verenin Borçları Nelerdir?
Vekâlet veren, vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür. Vekil, vekâletin ifası sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir. Ancak vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir. (TBK m. 510)
Bir kişiye birlikte vekâlet verenler, vekile karşı müteselsil olarak sorumludurlar. Vekâleti birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından müteselsil olarak sorumludurlar ve yetkilerini başkalarına devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni, ancak birlikte yaptıkları fiil ve işlemleriyle borç altına sokabilirler. (TBK m. 511)
Vekalet Görevinin Sona Ermesi
Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır. Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyor ise, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.
Vekilin sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.
Azil vekalet verene, istifa ise vekile tanınmıştır. Azil ve istifa herhangi bir şekle bağlı değildir.
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Halinde Zamanaşımı
Zamanaşımı hakkın belli bir süre kullanılmamasından dolayı dava edilebilme niteliğinden yoksun kalınmasını ifade eder. Vekalet görevinin kötüye kullanılması, herhangi bir zamanaşımına ya da hak düşürücü süreye tabi değildir.
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası
Üçüncü kişi, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyorsa, gerçekleştirilen hukuksal tasarrufla vekalet veren bağlı olmayacaktır. Ancak üçüncü kişi, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya bilmesi gerekmiyorsa vekalet veren gerçekleştirilen hukuki ilişki ile bağlıdır.
Vekilin taşınmazı devrettiği kişi vekalet görevinin kötüye kullanıldığını biliyorsa tapudaki tescil, yolsuz tescildir. Bu kişi üzerindeki tapu kaydının iptali ile davacı üzerine tescil istemiyle dava açılabilecektir. Bu mümkün olmadığı takdirde vekilden tazminat talebinde bulunulabilecektir.
Bu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması İspat
İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK m.190). Vekalet görevinin kötüye kullanılmasında da, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını iddia eden taraf iddiasını ispat edecektir.
Vekilin üçüncü kişilerle işbirliği içinde işlem yaptığı iddiasında tanık dinlenebilecektir. Vekalet veren iddiasını diğer delillerle birlikte tanıkla da ispat edebilecektir.
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Suçu
Vekalet görevinin kötüye kullanılması başka suçlara da vücut verebilecektir. Bunlar:
- Görevi Kötüye Kullanma Suçu
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- Dolandırıcılık Suçu
Vekilin Özen Borcu Hakkında Yargıtay Kararı
- Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 09.07.2020, 13879/3709 Sayılı Kararında
“Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır. Benzer alanda bu türlü iş ve hizmet üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranışa uygun bir davranış sergilenmişse vekilin özen borcundan doğan bir sorumluluğunun bulunması söz konusu değildir. Ancak vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir fiil veya işlem yapan vekil, TBK m. 506/son uyarınca sorumlu olur. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde 818 s. BK düzenlemesinde (m.390/1) daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, 6098 s. TBK’da benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.”
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanıldığının Üçüncü Kişi Tarafından Bilinmesi Hakkında Yargıtay Kararı
- Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 18.10.1991, 12317/11703 Sayılı Kararında
“Vekaleten temsil yetkisinin kötüye kullanıldığının kabulü için, vekilin üçüncü kişi ile iş ve elbirliği içinde hareket etmesi ve kasten (bilerek) vekalet verenin zararına davranış olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir. Yargı kararına göre de “temsil yetkisinin kötüye kullanılmasından söz edebilmek için birinci koşul, temsilcinin temsil yetkinin bulunmasına ilişkindir. İkinci koşul ise, dış temsil yetkisinin temsilci tarafından temsil olunanın iradesi beyanına ve çıkarına (menfaatine) aykırı biçimde kullanılmasıdır. Üçüncü koşulu da, temsilin yapıldığı üçüncü kişinin iyi niyetli olmamasıdır.”
Blog Yazılarımız: Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) Nedir?
Av. Tuğçe Çığlı
Av. Serhan Cantaş