Fiil ehliyeti, kişilerin hukuki işlem yapabilmesini, hak ve borç altına girebilmesini sağlayan hukuki bir kavramdır. Türk Medeni Kanun’una göre bireylerin fiil ehliyetine sahip olabilmesi için üç temel koşul aranmaktadır. Bunlar, ayırt etme gücüne sahip olmak, kısıtlı olmamak ve ergin olmaktır. Bu koşulların tamamını sağlayan kişiler artık bir başka kişiye ihtiyaç olmaksızın hak kazanabilir, borç altına girebilir ve hukuki işlem yapabilirler.
- Madde 10 – Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.
TMK 10 Gerekçesi
Maddenin konu başlığında yer alan “Z. Şartları” sözcüğü günümüz diline daha uyumlu ve yerleşik bir sözcük olan “2. Koşulları” şeklinde değiştirilmiştir. Maddenin kenar başlığı fiil ehliyetinin genel olarak koşullarını düzenleyen bir madde olması nedeniyle, “a. Genel olarak” şeklinde değiştirilmiştir. 1971 ve 1984 tarihli Öntasarılar da aynı yöndedir.
Madde fiil ehliyetinin üç genel koşulunu düzenlemeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle mevcut maddede olduğu gibi sadece rüşt ve temyiz kudretinden söz edilmesi yeterli görülmemiş, buraya fiil ehliyetinin üçüncü koşulu olan “kısıdı olmama” durumu da dahil edilmiştir.
Ayırt Etme Gücü Nedir?
Ayırt etme gücü, Türk Medeni Kanunu’nun 13.maddesinde düzenlenmiştir. Kişilerin makul suretle hareket etme yeteneği olarak veyahut kişilerin fiil ve işlemlerinin amacını, sonuçlarını, olası etkilerini algılayabilme ve buna göre hareket edebilme yeteneği şeklinde tanımlanabilir. ayırt etme gücü soyut hukuki bir kavram olmasına rağmen kişilerin kendi başlarına hukuki işlem yapabilme, hak veya borç altına girebilme kudretlerinin olup olmadığının tespiti konusunda oldukça önemlidir. Zira ayırt etme gücünden noksan olan insanlar Medeni Kanun’a göre tam ehliyetsizlerdir. Dolayısıyla haksız fiillerinden sorumlu olmazlar, hukuki işlem ehliyetleri veya tasarruf ehliyetleri yoktur, dava ehliyetleri yoktur yani bu kişiler kendi başlarına dava açamazlar.
Ayırt Etme Gücünü Ortadan Kaldıran Haller
Ayırt etme gücünü ortadan kaldıran haller Türk Medeni Kanunu’nun 13.maddesinde sayılmıştır. Bunlardan kısaca bahsedecek olursak; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, diğer sebeplerdir. Akıl hastalığı, kişilerde sıkıntı duygusu yaratan ve zihinsel işlevlerin önemli bir bölümünde bozukluğa yol açan psikolojik veya psikofizik belirtiler bütünü olarak tanımlanır. Akıl zayıflığı, akli melekelerin tam olarak gelişmemiş olması veya zamanla zayıflaması olarak tanımlanabilir. Akıl zayıflığı bulunan kişinin zekası ve akli melekeleri yeterince gelişmemiştir. Buna göre kör, sağır ve dilsizlerin bu çerçevede değerlendirilebilmesi için her somut olayın özelliklerine bakılması gerekir. Sarhoşluk, alkollü içki aldığı nedeniyle makul surette hareket etme yeteneğin, şuur ve iradesini kaybetmesidir. Diğer sebepler ise, TMK md 13’ün lafzında ayırt etme gücünü ortadan kaldıran haller sayıldıktan sonra ek olarak ya da buna benzer sebepler ifadesi kullanılmıştır. Bu kapsama eroin, esrar gibi uyuşturucu madde kullanılması sonucunda ortaya çıkan davranışlar veya ateşli hastalık, uyurgezerlik, hipnotizma gibi kişinin şuurunun yerinde olmadığı durumlar örnek gösterilebilir.
Tam Ehliyetsizlerin Hukuki İşlem Ehliyeti
Türk Medeni Kanunun’a göre ayırt etme gücünden yoksun olan kişiler, fiil ehliyetleri bakımından “tam ehliyetsiz” olarak nitelendirilirler. Ayırt etme gücünden yoksun olan kişinin, kısıtlı olmaması veya ergin olması hukuken bir önem arz etmez. Yani bunlar olsa bile eğer ayırt etme gücü yoksa kişi tam ehliyetizdir. Bunun sonucu olarak bu kişiler kural olarak salt kendi fiilleri ile kendi leh veya aleyhlerine hak veya borç yaratamazlar. Bu kişilerin yaptıkları işlemlerde geçerlilik unsuru eksik olduğu için butlan yaptırımı ile baştan itibaren geçersiz sayılır. Zira, bu kişilerin yaptıkları işlemler, daha sonrasında kanuni temsilcileri icazet (onay) verse dahi geçerli olmayacaktır.
Kural olarak, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemler baştan itibaren geçersiz sayılırlar ancak TMK md 15 “kanundaki durumlar saklı kalmak üzere” diyerek kuralın istisnalarının bulunduğunu düzenlemiştir. Buna göre, bu istisnaların bulunduğu hallerde tam ehliyetsiz kişilerin işlemleri ancak bir mahkeme kararı ile ortadan kaldırılır, keşin hüküm verilinceye kadar bu işlem geçerlidir. Örneğin tam ehliyetsizlerin evlenmesi durumunda bu evlilik iptal davasına kadar geçerli olur. (TMK md 145). Ayırca, tam ehliyetsizler tarafından yapılan ölüme bağlı tasarrufların iptalini ancak mirasçılar ve vasiyet alacaklıları isteyebilir. (TMK md 537). Son olarak, ayırt etme gücünden yoksun kişilerle işlem yapan kişiler, TMK md 2 ,dürüstlük kuralı, uyarınca korunur.
Kısıtlama Nedir?
Kısıtlama, fiil ehliyetinin sınırlandırılmasıdır. Ancak kanunda sayılan hallerde bir mahkeme kararı ile kişinin fiil ehliyeti kısıtlanabilir. Kısıtlama kararı kesinleştikten sonra derhal kısıtlının yerleşim yeri ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan edilir. Bunun amacı, kısıtlı kişi ile hukuki işlem yapan kişilere karşı aleniyet öne sürebilmektir. Yani, bu ilan ile kişilerin artık kısıtlı ile hukuki işlem yaptıklarını bildikleri kabul edilir. Çeşitli kısıtlama sebepleri vardır mesela, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlama. Bu hallerde hakimin kısıtlamaya karar verebilmesi için mutlaka resmi sağlık kurulundan alınmış bir rapora ihtiyaç vardır. Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim ve istek sebepleriyle, bir yıl veya daha fazla özgürlüğü bağlayıcı ceza sebebiyle kişilerin fiil ehliyetlerinin kısıtlanması mümkündür.
Vasi Nasıl Atanır?
Vesayet, velisi bulunmayan küçüklerle, medeni kanunda belirtilen sebeplerin varlığı halinde reşit olan kimselerin temsilini sağlayan kanuni bir temsilcidir. Türk Medeni Kanunu md 410’a göre kısıtlama kararı kesinleştikten sonra kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur. İlanın amacı üçüncü kişilerin iyiniyetini bertaraf etmektir. Aynı zamana kısıtlama kararından sonra verilen vasi atama veya velayet alına alınması kararı aynı şekilde ilan edilir. Uygulamada vasi atama kararı ve kısıtlama kararı beraber verilir ve ilan edilir.
Vasi tayinine yetkili makam, kendisine vasi tayini yapılacak kişinin ikâmetgahının bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesidir. Vasi kural olarak 2 yıl için atanmaktadır. Sulh mahkemesi bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir. Vasi tayini halinde, bu durumun ilgili mahkeme veya savcılıkça bildirilmesi üzerine, tapu kütüğünün beyanlar hanesine kayıt yapılarak, vesâyet altına alınan kişinin taşınmazını tasarruf etmesi önlenir. Vasi, vesayeti altında bulunan kişinin taşınmazları üzerinde alım, satım, intifa, ipotek gibi işlemleri hakimin izni olmaksızın yapamaz. Ancak vasi, vesayeti altında bulunan kişinin taşınmazını hiçbir durumda vakfedemez, bağışlayamaz, kendi borcu için ipotek verdiremez.
Ergin Nedir? Ergin Kişi Nedir?
Türk Medeni Kanunu’na göre rüşt 18 yaşının doldurulması ile kazanılır. Ancak erken rüşt mümkündür. Bunlar evlenme veya hakim kararıyla kazanılan rüşttür. Normal erginlik medeni kanun tarafından saptanan erginlik yaşıdır. Evlenmeyle kazanılan erginlikte kişi daha sonra boşansa bile erginlik devam eder. Yargı kararıyla kazanılan evlilik, bazı durumlarda normal erginlik yaşını doldurmayan kişiler hakim kararı ile ergin sayılabilir. Bunun için on beş yaşını bitirmiş olması, velisinin izni/vesayet makamının izni, denetim makamının onayı gerekir. Rüşte ulaşmakla çocuk tam ehliyetli sayılır.
Ayırt Etme Gücü Yargıtay Kararları
- Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin, 2016/8841 E., 2019/2705 K., 17.04.2019 T.
“Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü ) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük ) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK ) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit ) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.”
Vasi Tayini İle İlgili Yargıtay Kararları
- Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2013/8862 E., 2013/17225 K., 06.05.2013 T.
Somut olayda, takip dayanağı kredi sözleşmesinin borçlusu olan Ahmet Sinan Sevgili’nin vesayet altına alınması talebi ile açılan davada, Konya Eğitim ve Araştırma hastanesince düzenlenen raporda, bipolar bozukluk olduğu, ilaç tedavisine cevap vermeyen iş gücü yokluğu kanatine varıldığı, orta derecede mental retardosyon ve özür durumuna göre tüm vücut fonsiyon kaybının %70 olduğu ve raporun geçerlilik süresinin daimi olduğuna yönelik sonuç alındığının belirtildiği, anılan şahsın Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/1602 E.-2008/189 K. sayılı kararı ile vesayet altına alındığı, dayanak kredi sözleşmesinin 07.09.2010 tarihinde vesayet kararından sonra düzenlendiği görülmektedir. Borçlanma ehliyeti kamu düzeniyle ilgili olup, yargılamanın heraşamasında re’sen gözetileceğinden, borçlu hakkındaki kısıtlılık kararı, vesayet dosyasında aldırılan rapor dikkate alınarak, borçlunun bu hastalığının takip dayanağı kredi sözleşmesinin düzenleme tarihi itibariyle borçlanma ehliyetine etkisinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2012/10970 E., 2012/28537 K., 08.10.2012 T.
TMK. 9. madde hükmüne göre fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. TMK m.10 hükmüne göre ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan herergin kişinin fiil ehliyeti vardır
11.6.1941 gün 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruflarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır. Yine TMK’.nun 403. maddesine göre “Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.”Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğu için mahkeme tarafından re’sen gözönüne alınmak zorundadır
Somut olayda; İzmir 14. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/93 E. sayılı dosyası üzerinden borçlu …’ya vasi tayini ile ilgili dava açıldığı görülmüştür. TMK.’nun 403 ve devamı maddeleri uyarınca bu borçlu hakkında yargılamaya devam edilebilmesi için usulüne uygun olarak atanmış bir vasi varsa onunda katılımı sağlandıktan sonra sonuca gidilmesi gerekirken bu husus araştırılmaksızın yargılamaya devam edilmesi doğru değildir
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2013/4498 E., 2013/14694 K. 2013/14694 T.
Borçlu, icra mahkemesine başvurusunda akıl hastalığı nedeniyle medeni hakları kullanma ehliyetinin bulunmadığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır.
TMK. 9. madde hükmüne göre fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. 10. madde hükmünegöre ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan herergin kişinin fiil ehliyeti vardır.
TMK’.nun 403. maddesine göre “Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.” Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğu için mahkeme tarafından re’sen gözönüne alınmak zorundadır.
Bu durumda TMK.’nun 403 ve devamı maddeleri uyarınca bu borçlu hakkında yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece muteriz borçluya vasi tayini gerekip gerekmediği, gerekiyorsa vasi tayin edilmesi için sulh mahkemesine ihbarda bulunulması ve sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken bu husus araştırılmaksızın yargılamaya devam edilmesi doğru değildir.
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2015/2099 E., 2015/5311 K., 10.03.2015 T.
Borçlu icra mahkemesine yaptığı başvurusunda; alzheimer hastası olduğunu, temyiz kudreti bulunmadığını, takip dosyasındaki kıymet takdiri raporu ve satış ilanı tebligatlarından haberdar olmadığını, ihale yapıldığını 12.12.2011 tarihinde öğrendiğini ileri sürerek ihalenin feshini istemiş, mahkemece bozma ilamına uyularak, alınan sağlık kurulu raporu doğrultusunda satış ilanının tebliğ edildiği tarihte borçlunun medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip olmadığı, satış ilanının usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmıştır. Somut olayda hükme esas alınan… Üniversitesi Sağlık Araştırma veUygulama Merkezi’ne ait 25.09.2014 tarihli heyet raporunda, borçlunun 20.09.2011 tarihi itibariyle medeni haklarını kullanma ehliyetinesahip olmadığının belirtildiği görülmüştür. Bu durumda icra mahkemesince, TMK.’nun 403 ve devamı maddeleri uyarınca şikayetçi borçlu hakkında yargılamaya devam edilebilmesi için, borçluya vasi tayini gerekip gerekmediği, gerekiyorsa vasi tayin edilmesi konusunda sulh mahkemesine ihbarda bulunulması ve sonucuna göre hareket edilmesi gerekirken, bozmaya uyulduğu halde gerekleri tam olarak yerine getirilmeyerek bu hususta işlem yapılmadan yargılama devam edilmesi doğru bulunmamıştır
Vasinin İcazeti İle İlgili Yargıtay Kararı
- Yargıtay, 12 Hukuk Dairesi’nin 2016/7049 E., 2016/25227 K., 12.12.2016 T.
Somut olayda, şikayetçi borçlu takibin kesinleşmesinden sonraki aşamada icra müdürlüğünce yapılan bakiye borç miktarını icra mahkemesinde şikayet konusu yapmış ise de şikayet tarihinden önceki bir tarihte takip dosyası içinde bulunan … 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2005/760 Esas, 2009/72 Karar sayılı 10.02.2009 tarihli kararı ile borçlu …’ın TMK’nun 405 maddesi gereğince kısıtlanmasına karar verildiği görülmüştür. Bu durumda icra mahkemesince, şikayetin incelenebilmesi için TMK’nun 403 ve devamı maddeleri uyarınca önce vasinin icazetinin bulunup bulunmadığı saptanmalı, icazetinin bulunduğunun anlaşılması halinde, TMK’nun 462/8. maddesine göre, izin alması için vasiye yeterli süre verilip bu husus bekletici mesele yapılmalı, vesayet makamınca izin verilmesi halinde, işin esasının incelenerek bir karar verilmesigerekirken, bu hususta işlem yapılmadan devam edilmesi doğru bulunmamıştır.
Ehliyetsizliğe Dayalı İptal ve Tescil İstemine İlişkin Yargıtay Kararı
- Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2009/7093 E., 2009/8316 K., 13.07.2009 T.
Davacı, vasisi olduğu C..’in 330 parseldeki payının davalı M… Tarafından vekaletname ile diğer davalı M…’ya satıldığını, kısıtlının işlem tarihinde ehliyetsiz olduğu ve bu durumun davalılar tarafından da bilindiğini ileri sürerek satışın iptaline ve taşınmazın kısıtlı C… Adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılardan M… , davacının hukuki işlem ehliyetinin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalı davaya karşı beyanda bulunmamıştır Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir erginkişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. Davalı M…’nın temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
Fiil Ehliyetinin Belirlenmesine İlişkin Davalar
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2015/3607 E., 2015/14135 K., 25.05.2015 T.,
Somut olayda, alacaklının, 02/12/2009 tanzim tarihli bonoya dayalı olarak, bonoda keşideci konumunda olan …. aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığı, borçlunun vefatı ile mirasçılarının böyle bir borcun bulunmadığını, senedin düzenlendiği tarihte borçlunun ehliyetsiz olduğunu belirterek takibin iptalini talep ettikleri dosyaya sunulan …..’nin 30/06/2010 tarihli sağlık kurulu raporunda kronik alkol bağımlılığı, alkol kullanmaya bağlı psikotik bozukluk nedeni ile akıllıca yaşam sürmek için yeterli olmadığı sürekli yardıma muhtaç olduğu, vasi tayini gerekli olduğu kanaatine varıldığı görülmüştür.
Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, keşidecinin bonoların tanzim tarihi itibariyle fiilehliyetine engel bir akıl hastalığının olup olmadığı araştırılmalı,vesayet davasında alınan ve dosyaya sunulan sağlık kurulu raporu ile varsa tedavi evraklarının ….’na veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, keşideci konumunda olan muris….’nın bononun tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2013/7845 E., 2013/9218 K., 04.06.2013 T.
Somut olayda; vasiyetnameyi düzenleyen muris …’ın gırtlak kanseri olduğu, 10 yıldır konuşmadığı dosya içeriğinde sabittir.
Muris …’ın vasiyetnameyi düzenlediği tarihte tasarruf ehliyetine sahipolup olmadığı hususunda … Kurumundan rapor alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2015/25221 E., 2016/1133 K., 18.01.2016 T.
Somut olayda, alacaklının, kredi kartı sözleşmesine dayalı olarak, … hakkında genel haciz yoluyla yoluyla ilamsız takip başlattığı, borçlu vasisinin borçlunun akıl hastalığı nedeniyle borçlanmaya ehliyeti bulunmadığını, Mustafakemalpaşa Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 10.09.2014 tarihli kararı ile kısıtlanarak kendisine vasi tayin edildiğini belirterek takibe itiraz ettiği anlaşılmıştır. Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, sunulan raporlar, tedavi ve hasta takip evrakları, Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilerek, borçlu …’ün kredi kartı sözleşmesinin tarihi itibariyle borçlanma ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2013/14250 E., 2013/23541 K., 24.06.2013 T.
Somut olayda, alacaklının, 15.03.2011 tanzim tarihli bonolara dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığı, bonoların keşidecisi olan şikayetçi Kılınç Arslan Koçak’ın sürekli kognitif yetmezliği olduğuna ilişkin 13.05.2011 tarihli raporunun bulunduğu ve Kadıköy 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 08.06.2011 tarihli kararı ile kısıtlanarak kendisine vasi tayin edildiği anlaşılmıştır. Hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, mahkeme tarafından re’sen dikkate alınması zorunludur. O halde, mahkemece, sunulan raporlar tedavi ve hasta takip evrakları, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, keşideci K. A.K ‘ın senetlerin tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2013/33212 E., 2013/40002 K., 16.12.2013 T.
Somut olayda, alacaklının, 15.02.2011 tanzim tarihli bonoya dayalı olarak, bononun keşidecisi olan Ü.Çakmak’ın mirasçıları aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığı, bononun keşidecisi olan muris …’ın şizofreni hastası olduğuna ilişkin Ankara Numune Hastanesi Baştabipliğince düzenlenen 19.07.2012 tarihli raporun bulunduğu, adı geçen murisin Ankara 13. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 25.09.2012 tarihli kararı ile kısıtlanarak kendisine vasi tayin edildiği anlaşılmıştır. hukuki işlemlerde tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur.
O halde, mahkemece, sunulan raporlar, tedavi ve hasta takip evrakları, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, keşideci Ü. Ç.ın bononun tanzim tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
- Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2007/22060 E., 2009/1445 K., 12.02.2009 T.,
İnceleme konusu davada; yukarıda anılan 407’nci maddede öngörülen yeterli uzunlukta özgürlüğü bağlayıcı bir ceza ile cezalandırıldığı için kısıtlanan ve sonrasında kendisine vasi atanan davalının fiil ve dava ehliyetine sahip olmadığı belirgin bulunduğundan, sözü edilen prosedür işletilip, dava dilekçesi davalının yasal temsilcisi konumundaki vasisine yöntemince tebliğ edilerek vasinin davaya katılımı sağlanmalı, sonrasında ileri süreceği tüm kanıtlar toplanıp irdelendikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, kısıtlanan eşi hakkında verilen kararı öğrendikten sonra temyiz yoluna başvuran davalının vasisinin katılımı sağlanmaksızın yargılama yapılarak rücu alacağının hüküm altına alınması isabetsiz olduğu gibi; özellikle, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, söz konusu alacak tutarı üzerinden davalının sorumlu bulunduğu karar ve ilam harcı belirlenmemiş olması da usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2013/6897 E., 2103/8529 K., 28.05.2013 T.
Ehliyetsiz kişilerin yaptığı vasiyetnameler kendiliğinden batıl olmaz.
Vasiyetname tarihinde murisin 72 yaşında olduğu anlaşılmaktadır. Murisin vasiyetname düzenlendiği tarihte akıl ve ruh sağlığının yerinde olmadığı ileri sürüldüğüne göre, vasiyetname tarihinde murisin tasarruf ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda … Kurumundan rapor alınıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2016/22486 E., 2017/13898 K., 9.11.2017 T.
O halde mahkemece, keşideci muris …’un bononun düzenlendiği tarih itibariyle fiil ehliyetine engel bir akıl hastalığının olup olmadığı araştırılmalı, muris hakkındaki raporlar ile varsa tedavi evrakları, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, keşideci konumunda olan murisin, bononun düzenlenme tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir
Tam Ehliyetsizlerin Dava Ehliyeti Hakkında Yargıtay Kararı
- Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2021/1712 E., 2021/1397 K., 16.02.2021 T.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 50. maddesinde, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu, 51. maddesinde, dava ehliyetinin, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanların davada yasal temsilcileri tarafından temsil edileceği, 114. maddesinde, tarafların dava ehliyetine sahip olmaları, dava koşulları arasında sayılmış, 115. maddesinde, mahkemenin, dava koşullarının var olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, dava koşulu eksikliğini belirleyen mahkemenin davanın usulden reddine karar vereceği, ancak, eksikliğin giderilmesi olanaklı ise bunun tamamlanması için kesin süre vereceği, bu süre içinde eksiklik giderilmemişse davayı usulden reddedeceği bildirilmiştir. Somut olayda, davalı … Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.03.1997 tarih ve 1996/396E-1997/77K sayılı kararı ile kısıtlanarak vesayet altına alınmış ve yargılama sırasında tüm tebligatlar davalı kısıtlı … adına çıkarılmıştır. Buna göre, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda husumetin davalı kısıtlının vasisine yöneltilmesi gerekirken, davalı kısıtlıya yöneltilerek hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
- Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2016/1522 E., 2016/4075 K., 24.03.2016 T.
Somut olayda; davalıya dava dilekçesi ve duruşma günü 26.08.2014 tarihinde cezaevinde bizzat tebliğ edilmiştir. Ancak … Asliye Ceza Mahkemesinin 07.10.2006 gün 444 / 116 sayılı ilamı ile davalının 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 27.11.2013 gün 7286 / 42608 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Dava tarihi itibariyle ilamın infazına başlanılarak … Sulh Hukuk Mahkemesinin 15.08.2014 gün 131 / 657 sayılı ilamı ile davalının kısıtlanmasına karar verilmiş ve Büşra Mavici’nin vasi tayinine karar verilmiştir. Bu nedenle dava dilekçesi ve duruşma günü, davalıya yöntemince tebliğ edilerek savunma hakkı verilmek suretiyle göstereceği deliller ve savunması çerçevesinde yapılacak yargılama sonucunda Mahkemece bir karar verilmesi gerekirken; söz konusu gerekler yerine getirilmeksizin kısıtlıya bizzat yapılan tebligatla yargılama yapılarak savunma hakkının kısıtlanması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, sair yönler incelenmeksizin davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
- Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2019/1346 E., 2019/2377 K., 13.03.2019 T.
Somut olayda; … Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden gelen evraklarda, mevcut akıl hastalığının şahsın işlediği fiili anlama ve sonuçlarını algılamasını ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğini önemli ölçüde azaltıcı nitelikte olduğu belirtilmektedir. Mahkemece, Medeni Kanun’un 405 ve 462. maddeleri gereğince davacının kısıtlanması ve vesayet altına alınıp alınamayacağı hususunun araştırılması lüzumlu olup ; vasinin, temsil görevini yerine getirebilmesi için Türk Medeni Kanunu’nun 462/8. maddesi uyarınca vesayet makamı tarafından kendisine husumet izni verilmesigerekmektedir.Dava ehliyeti Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenmekle mahkemece, davacıya ilişkin olarak husumete izin kararı almak ve dosyaya ibraz etmek üzere vasiye süre tanınmalı aktif husumet eksikliği ikmal edilmelidir. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair hususlar incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
- Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2015/17609 E., 2017/7324 K., 26.10.2017 T.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, dosya içerisinde yer alan bilgi ve sağlık belgelerine göre davacının şizofreni rahatsızlığının bulunduğu buna göre davacının kısıtlanarak vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği, giderek dava ehliyetine sahip olup olmadığı saptanıp öngörülen yasal prosedürler işletilerek yargılama yapılması gerektiği açıktır. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmadan, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, anılan süreçler izlenmeksizin davanın sonuçlandırılması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Stj. Av. Işıl Su Yüzer
Av. Serhan Cantaş
Blog Yazılarımız: TMK Madde 9 – Fiil Ehliyeti Nedir?