Miras sözleşmesi, bir kişinin hayatta iken hazırladığı ve ölümünden sonra mal varlığının nasıl dağıtılacağına dair hazırlanan özel bir anlaşmadır. Miras sözleşmesi, kişinin ölümü halinde mal varlığının dağıtımı, mirasçılar arasında yaşanabilecek olası anlaşmazlıkların önüne geçerek, mal varlığı dağıtımı daha adil bir şekilde yapılmasını sağlar. Miras sözleşmesi, kişinin mirasçılarına, haklarına ve sorumluluklarına dair bir açıklama yaparak, mal varlığının nasıl dağıtılacağına dair açık bir şekilde belirler. Bu sayede, kişinin ölümü halinde mirasın daha adil bir şekilde dağıtımı sağlanır. Miras sözleşmesi, bir kişinin vasiyeti ile birlikte kullanılabilir ancak farklı olarak, miras sözleşmesi yasal olarak daha zor değiştirilebilir. Bir kişinin vasiyeti, ölümünden sonra yapılabilecek son anda değiştirilebilirken, miras sözleşmesi ise yasal prosedürlerin takip edilmesi gerektiği için değiştirilmesi daha zordur.
İşbu sözleşme türü, kişinin mirasçılarına daha net bir şekilde haklarını ve sorumluluklarını belirtir, böylece mal varlığı dağıtımı sırasında yaşanabilecek olası anlaşmazlıkların önüne geçer. Miras sözleşmesi, mirasçıların mal varlığı dağıtımı sırasında daha az strese maruz kalmalarını ve daha az hukuki sorun yaşamalarını sağlar.
Miras sözleşmeleri Türk Medeni kanununda yer almaktadır. İki tip Miras sözleşmesi bulunur.
Olumlu Miras Sözleşmesi
Olumlu miras sözleşmesi, miras bırakan ile bağışlanan arasındaki ölümle bağlı bir işlemdir. Sözleşme, miras bırakanın kendi mülkü üzerinde bağlayıcı olacak şekilde, alıcının kendisi veya üçüncü bir kişi lehine menfaatler içerebilir. Olumlu miras sözleşmesinde, bir taraf diğer tarafın ölümü nedeniyle tasarruf edilen mirasının bir kısmını alır. Bu pay sahipliğinden tek taraflı olarak vazgeçilemez. Hazırlanan bir miras sözleşmesinin geçerli olabilmesi için mirası bırakan kişinin öncelikle irfan sahibi ve ergin bir kişi olması gerekir.
Atanmış veya vasiyet edilen mirasçılar sözleşmenin tarafı olmak zorunda değildir, miras sözleşmeleri üçüncü şahıslara da fayda sağlayabilir. TMK m. 527/1, miras sözleşmesinin tarafı olmayan üçüncü bir kişi lehine de miras sözleşmesi akdedilebileceğini açıkça belirtmektedir.
TMK 527/1: Miras bırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girebilir.
Dolayısıyla vakıf kurma, vasiyetçi atama, miras hakkının iptali gibi tek taraflı tasarruflar olumlu miras sözleşmesi ile gerçekleştirilebilir. Özetle denilebilir ki, olumlu miras sözleşmelerinde miras bırakan herhangi bir kişiyi mirasçı atayabilirken bir kişiye mal vasiyetinde de bulunabilir. Bu ölüme bağlı kazandırıcı sözleşmenin tarafına kazandırıcı işlem niteliğinde olabileceği gibi üçüncü bir kişinin de lehine olabilir.
Olumlu miras sözleşmeleri, tek taraflı pozitif miras sözleşmeleri ve iki taraflı miras sözleşmeleri olarak ikiye ayrılır.
- Tek taraflı pozitif miras sözleşmesi, adından da anlaşılacağı gibi, yalnızca bir tarafın terekesini vasiyet etmek için mirasçı olarak hareket ettiği bir anlaşmadır.
- İki taraflı pozitif miras sözleşmesinde, sözleşmenin her iki tarafı da mirasçı olarak tereke üzerinde vasiyete dayalı tasarrufta bulunur.
Olumsuz (Feragat) Miras Sözleşmesi
Olumsuz miras sözleşmeleri yani miras hakkından feragat sözleşmeleri, 4721 sayılı Medeni Kanun’un 528. maddesine tabidir. Buna göre; miras bırakan, mirasçılarla mirasçısı ile bir karşılık güderek veya karşılıksız olarak feragat sözleşmesi akdedebilir. Miras hakkından vazgeçen mirasçılar, mirasçı sıfatını kaybeder.
İvaz yoluyla miras hakkından vazgeçilmesi, sözleşmede mirasçıların altsoylarının mirasçı olamayacaklarına dair aksi bir hüküm bulunmadıkça, vazgeçen altsoylar için de sonuçlar doğurur. İvazsız mirasın terk edilmesi, gelecek nesillerin mirasçı olmasını engellemez.
TMK 528: Miras bırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir.
Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.
Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur.
Miras Sözleşmelerinde Ölüme Bağlı Tasarrufta Ehliyet
TMK Madde 503: Miras sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı bulunmamak gerekir.
Bu maddeden yapılabilecek çıkarım ile kişinin miras sözleşmesi yapabilmesi için:
- Tam ehliyetli olmalı (tasarrufta bulunmayan kişide bu özellik aranmaz. İstisnaları bulunmakla birlikte tasarrufta bulunmayan kişilerde yalnızca genel ehliyet şartları aranır.)
- Ayırt etme gücüne sahip olmalı
- Ergin olmalı
- Kısıtlı olmamalı
Miras sözleşmesi ölümle bağlı tasarruftur ve kesinlikle kişinin mutlak hakkına bağlıdır (Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar arasında yer almaktadır). Fiil ehliyeti tam olan bir kişi miras sözleşmesi akdedebilir. Miras sözleşmesi yapılırken temsil yasaktır; miras bırakan tarafından akdedilmesi gerekir.
Miras sözleşmeleri noter huzurunda iki tarafın da beyanları esas alınarak gerçekleştirilir. Feragat veya olumlu miras sözleşmesi olması fark etmeksizin aynı resmi şekle tabidirler.
Şu şekilde özetlenebilir:
- Miras sözleşmesi, kişinin mutlak hakkına bağlıdır: Tasarruf eden, miras sözleşmesi ile kendi mal varlığını istediği şekilde mirasçılara bırakma hakkına sahiptir.
- Fiil ehliyeti tam olan bir kişi miras sözleşmesi yapabilir. Miras sözleşmesi yapabilmek için, kişinin fiil ehliyetine sahipliği koşul olarak aranır. Özetle akıl sağlığı yerinde ve 18 yaşını doldurmuş olmalıdır.
- Temsil yasaktır; miras bırakan tarafından akdedilmesi gerekir: Miras sözleşmesi, kişi tarafından doğrudan yapılmalıdır ve vekil, temsilci veya vasi gibi başka bir kişi adına yapılamaz.
- Noter huzurunda gerçekleştirilir: Miras sözleşmeleri, tarafların beyanlarının noter huzurunda alındığı resmi bir şekilde yapılır. Noter, sözleşmeyi düzenler ve tarafların beyanlarını belgeleyerek resmiyet kazandırır.
- Feragat veya olumlu miras sözleşmesi olması fark etmeksizin aynı resmi şekle tabidirler: Miras sözleşmeleri, mirasçıların haklarından feragat edilmesi veya mirasçılara belirli paylar verilmesi şeklinde olabilir. Her iki durumda da sözleşme noter huzurunda düzenlenir ve aynı resmi formaliteler uygulanır.
Ölüme Bağlı Tasarrufların İptali Davası
TMK madde 557: Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:
- Tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
- Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
- Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlâka aykırı ise,
- Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.
- Maddede sınırlı olarak sayıldığı üzere; tasarruf yapanın ehliyetsizliği bulunması durumunda, tasarruf yanılma, aldatma veya zorlama sonucunda yapılması durumunda veya öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmamış olması durumunda ölüme bağlı tasarrufun iptal davası açılabilir.
- Önemle hatırlanmalıdır ki: Miras bırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak, miras bırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır. Ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık yanılma hâlinde miras bırakanın gerçek arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarruf bu arzuya göre düzeltilir (md. 504/İrade Sakatlığı)
İptal Davasını Kimler Açabilir, sorusuna yanıt da TMK madde 558’de yer verilmiştir.
TMK madde 558: İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir.
Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir. İptal davası, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine, eşlerine veya hısımlarına kazandırma yapılanların tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa dayandığı takdirde tasarrufun tamamı değil, yalnız bu kazandırmalar iptal edilir.
- Buna göre; iptal davasını, ölüme bağlı tasarrufun iptalinde menfaat kazanacak herkes açabilir.
Ölüme bağlı tasarrufun iptal davası için kanun koyucu bazı süreler öngörmüştür. Bu süreler TMK madde 559’da öngörülmüştür.
TMK Madde 559: İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer. Hükümsüzlük, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
- İptal Davaları Sulh Hukuk Mahkemelerinde görülmektedir.
Miras Sözleşmesi Hangi Şekilde Yapılmalıdır?
Miras sözleşmesi, geçerliliğini sağlamak için mutlaka resmî bir vasiyetname şeklinde düzenlenmelidir. Taraflar, arzularını açıkça ifade etmek üzere bir resmî memura başvurarak bu sözleşmeyi oluştururlar ve sözleşmeyi hazırlayan memur ile iki bağımsız tanık huzurunda imzalarlar.
Sözleşmenin geçerli olması için belirli gereklilikler vardır:
- Resmî Vasiyetname Düzenlemesi: Sözleşme, yasal olarak kabul edilmesi için resmî bir vasiyetname formatında düzenlenmelidir.
- Tarafların Beyanı: Taraflar, vasiyetnamede belirtmek istedikleri miras dağılımı ve diğer hususlar hakkında açık beyanlarda bulunmalıdır.
- Resmî Memur Bulunması: Taraflar, vasiyetnameyi düzenleyecekleri resmî bir memura başvurmalıdır. Bu memur, vasiyetnamede yer alan bilgilerin doğruluğunu ve tarafların iradesini teyit eder.
- İki Bağımsız Tanık: Vasiyetnameyi imzalamadan önce, iki bağımsız tanığın huzurunda yapılmalıdır.
- Tarafların İmzası: Tarafların ve memurun huzurunda imzalanmalıdır. Taraflar, vasiyetnamedeki içeriği anladıklarını ve kabul ettiklerini beyan ederler.
Unutulmaması gereken birkaç önemli nokta şunlardır:
- Miras sözleşmesi, yasal olarak geçerli olması için ülkenin miras hukuku ve vasiyetname düzenleme yönetmeliklerine uygun olarak hazırlanmalıdır.
- Her ülkenin miras hukuku farklılık gösterebilir, bu nedenle bir avukattan veya uzman bir danışmandan destek almak önemlidir.
Miras Sözleşmesinin Ortadan Kaldırılması
- Sözleşme yolu ile (tarafların anlaşması ile) veya Vasiyetname ile Miras Sözleşmesinin Ortadan Kaldırılması
TMK Madde 546: Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir. Miras sözleşmesiyle mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişinin, miras bırakana karşı miras sözleşmesinin yapılmasından sonra mirasçılıktan çıkarma sebebi oluşturan davranışta bulunduğu ortaya çıkarsa; miras bırakan, miras sözleşmesini tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir.
Tek taraflı ortadan kaldırma, vasiyetnameler için kanunda öngörülen şekillerden biriyle yapılır.
- Sözleşmeden Dönme Yolu ile
Miras Sözleşmesi karşılıklı iki tarafa da borç yüklüyorsa; faydalanan kişi yükümlülüklerini yerine getirmiyorsa sözleşmeden dönülebilir. Bu durumda Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan sözleşmelerde dönme söz konusu olacaktır.
TMK Madde 547: Miras sözleşmesi gereğince sağlar arası edimleri isteme hakkı bulunan taraf, bu edimlerin sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmemesi veya güvenceye bağlanmaması hâlinde borçlar hukuku kuralları uyarınca sözleşmeden dönebilir.
Medeni Kanunu’nun 527. Maddesinin gerekçesinde de denmektedir ki: ‘’ Miras sözleşmesi yapan miras bırakanın ölüme bağlı tasarruftan tek taraflı dönememesi, onun sözleşme konusu malvarlığı üzerinde tasarruf etmesine engel olmaz. Bağışlamalar ve ölüme bağlı tasarruflar bunun dışında kalmaktadır. Miras bırakanın sağlığında ivazlı temlik yapabilmesi mümkündür. Vasiyet alacaklısı, bu tasarruflara itirazda bulunamaz, sadece bu takdirde yapılan vasiyetin yerine getirilmesi imkânsız olacağından vasiyet hükümsüz olur. Buna karşılık, miras bırakanın miras sözleşmesinin konusunu oluşturan ölüme bağlı tasarrufla bağdaşmayacak şekilde sonradan yapılan bağışlama veya ölüme bağlı tasarruflarına itiraz edilebilir. Bu takdirde tenkis hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.’’
- Miras Sözleşmesinin Re’sen Son Bulması
Bu durum Miras Sözleşmesi özelinde olmamakla birlikte diğer ölüme bağlı tasarruflar için de geçerlidir. Miras bırakandan önce mirasçının ölmesi durumunda miras sözleşmesi kendiliğinden sona erer.
TMK 548/2’de de denmektedir ki: Miras bırakandan önce ölen kişinin mirasçıları, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ölüme bağlı tasarrufta bulunandan, miras sözleşmesi uyarınca elde ettiği ölüm tarihindeki zenginleşmeyi geri isteyebilirler.
Miras Sözleşmesi Yargıtay Kararları
- Yargıtay Kararı- 8. Hukuk Dairesi, E. 2008/2053 K. 2008/3995 T. 17.7.2008
Dava, TMK’nın 528. maddesi uyarınca davacı ile miras bırakan arasında kurulan mirastan feragat sözleşmesinin iptali ve miras payının tanınması isteğine ilişkindir. Anılan hükme göre miras bırakan bir mirasçı ile karşılıksız veya karşılık sağlanarak böyle bir sözleşmeyi yapabilir. Davacı vekili, miras bırakan Fahrettin’in sözleşmenin kurulduğu tarihte yakalandığı hastalık ne-deniyle fiil ehliyetine sahip olmadığını, hile yapılarak vekil edeninin hataya düşürüldüğünü, sözleşmede öngörülen paranın ödenmediğini ileri sürerek iptal ve tescii isteğinde bulunmuştur. İleri sürülen ehliyetsizlik ve rızayı ortadan kaldıran sebeplerin varlığı halinde, ehliyetsizlik halinde süreye bağlı olmaksızın, hata veya hile durumunda ise, bu olguların öğrenildiği, tehdidin etkisinden kurtulduğu andan itibaren buna maruz kalan taraf sözleşmenin feshini/iptalini isteyebilir. Diğer yönden bu sebeplerin her biri yalnız başına sözleşmenin iptali nedenleridir. Görülmekte olan davada miras bırakan Fahrettin’in dosya arasındaki Adli Tıp Kurumu’nca verilen rapor ve belgelere göre sözleşmenin yapıldığı tarihte fiil ehliyetine sahip olduğu belirlenmiş, bu husus ayrıca iptali istenilen sözleşme içeriğinden de anlaşılmıştır. Diğer yönden davacı hileye düşürülerek sözleşmenin düzenlendiği de kanıtlanmamıştır. Öngörülen 500.000 YTL bedelin miras bırakan Fahrettin tarafından davacıya ödendiği noterce düzenlenen sözleşmede belirtilmiş olup, belgenin aksi aynı güçte başka bir beige ile kanıtlanamadığı gibi, takdiri delillerle de bu yön doğrulanmamıştır. Yukarıdan beri yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve dosya içeriği ile resmi biçimde düzenlenmiş bulunan sözleşme gönünde tutularak, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olmasında kanuna aykırı bir yön görülmemiştir.
Davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 17.07.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Blog Yazılarımız: Mirastan Çıkarma (ISKAT) Nedir?
Stj. Av. Berçem ACAT
Av. Serhan CANTAŞ