Menfi tespit davası, mahkemeden icra takibi borçlusunun borcu ifa etmeden önce herhangi bir borcu olup olmadığını tespiti talebine denir.
HMK m. 106 uyarınca tespit davası tanımlanmıştır ilgili maddeye göre mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin talep edilmesi tespit davasıdır.
İİK m. 72 hükmüne göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.
Ek olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre menfi tespit davası “Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Menfi Tespit Davasının Açılması
Menfi tespit davasının açılması İİK m. 72’de belirtilmiştir ilgili maddeye göre “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.”
Bu maddeden de anlaşılacağı üzere çıkarak borçlu icra takibi yapılmadan önce, takip sırasında ya da icra takibi sonrasında bu davayı açabilir hatta icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Eğer, bir menfi tespit davası açmamışsa ve borcu cebri icra tehdidi altında ifa etmiş ise ödemiş olduğu paranın iadesi için istirdat davası açabilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde bir hukuki yararının bulunması şarttır.
İstisnai bir durum olmadıkça menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer.
Menfi tespit davası için kanunda bir görevli mahkeme belirtilmemiştir. Dava konusu uyuşmazlıkta görevli olan mahkemede menfi tespit davası açılır.
Menfi Tespit davasında yetkili mahkeme dava konusu uyuşmazlıkta takibi yapan icra mahkemesinin bulunduğu mahkemedir..
İstirdat Davası Nedir?
Daha önce de belirttiğimiz gibi davacı bir menfi tespit davası açmamışsa ve borcu cebri icra tehdidi altında ifa etmiş ise ödemiş olduğu paranın iadesi için açmış olduğu davaya istirdat davası denir.
İİK m. 72/5 uyarınca “borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir.” Bu durumda davacının herhangi bir talepte bulunması gerekli değildir.
Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi sonucunda mahkeme davayı kabul ederse, bu kararın icra takibine ödenmiş olan paranın borçluya geri verilmesine ilişkin ayrı bir ilamlı takip yapılmasına gerek yoktur. Borçlunun İİK m. 72/5 uyarınca icranın eski haline getirilmesini istemesi yeterlidir.
Borçlu menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise İİK m. 72/7 uyarınca “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir”
Bunun için ilamın kesinleşmesi şart değildir çünkü ilamın konusu bir para alacağıdır. Fakat İİK m. 72/6 uyarınca “Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.” Hükmü ile ilam kesinleşmeden takip yapılamaz.
Menfi Tespit Davasında Tazminat Talebi
Menfi Tespit davası sonucunda mahkeme davanın haklı sebep ile açıldığını kabul ederse yani dava borçlu lehine sonuçlanırsa mahkeme davacının borçlu olmadığını tespit eder ve karar verir. Bu kararın kesinleşmesi ile dava konusu alacağın mevcut olmadığı maddi hukuk bakımından tespit edilmiş ve uyuşmazlık çözümlenmiş olur.
Davanın alacaklı lehine sonuçlanması durumunda dava konusu alacak üzerinde İİK m. 72/5 hükmüne göre borçlunun dava nedeniyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline hüküm verilir
“Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.”
Eş söyleyişle, dava borçlu lehine sonuçlanırsa menfi tespit davası sonucunda ihtiyati tedbir kararları kalkar hükmün kesinleşmesi ile de alacaklının alacağını geç alması ve dava açılması sonucunda oluşan zararları tazmin edilir. Alacaklının uğramış olduğu zarar aynı davada karara bağlanır söz konusu zarar herhalde yüzde yirmiden az tazmin edilemez.
Son olarak, takibin haksızlığı, alacaklının hiç ya da talep ettiği miktarda bir alacağı bulunmadığı hâlde icra takibine girişmesi hâlinde söz konusu olur ve her olay için ayrı incelenir.
Menfi Tespit Davasında Zamanaşımı
Menfi tespit davasında kanunda bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süre tanımlanmamıştır. Menfi tespit davasının zamanaşımı dava konusu hukuki ilişkinin zamanaşımı süresidir
Menfi Tespit Davasına İlişkin Yargıtay Kararları
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/13-576 E., 2011/747 K. Kararı
Davalı/alacaklının, davacı/borçlunun da içinde bulunduğu üç kişi hakkında 08.05.2006 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayanarak. Sincan 5. İcra Müdürlüğü’nün 2008/1975 sayılı takip dosyası ile icra takibi başlattığı. ödeme emrinin davacı/borçluya tebliğ edilmediği gibi davacı/borçlu hakkında başka da işlem yapılmadığı, ancak davacı/borçlu hakkındaki takibin dava tarihinde dahi cari ve ayakta olduğu hususlarında yerel mahkeme ile Özel Daire arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Oysa bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir.
Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek, olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi dava açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır.
Kaldı ki, takipten feragat etme imkanı olan davalı/alacaklı, takipten feragat etmemiş ve davacı/borçlu hakkındaki takip dava tarihinde dahi canlı tutulmuştur. Şu hale göre, davacı, davalının alacağını isteme ve dava açma tehdidi altında bulunması nedeniyle davacının dava açmakta hukuki yararı vardır.
Tüm bu açıklamalar ve özellikle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesinde icra takibinden önce de menfi tespit davası açılmasına cevaz verilmesi karşısında. Yerel mahkemenin, davacı borçlunun menfi tespit davası açmakta güncel bir hukuki yararının bulunmadığı yolundaki gerekçesi ve vardığı sonuç isabetsizdir. Hal böyle olunca; borçlunun ödemek zorunda olmadığı bir borç ile tehdit edilmesi durumunda hukuksal yararın varlığının kabulü gerekeceğinden. Davacı/borçlunun eldeki davayı açmasında hukuka uymayan bir yan ve herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Yerel mahkemece, işin esasına girilip, taraf delilleri toplanmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken. Davacı/borçlunun dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından bahisle “ret” kararı verilmesi doğru değildir.
Blog Yazılarımız: Kira Sözleşmelerinin Uyarlanması – Kira Artırım veya Azaltım Davası Nedir?
Stj. Av. Onur Zeybek
Av. Serhan Cantaş