İdarenin kişilere verdiği zararı tazmin yükümlülüğü, idarenin “hizmet kusuruna” ve “kusursuz sorumluluğuna” dayanmaktadır. Hizmet kusuru, idarenin ifa ile yükümlü olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde, işleyişinde bir takım aksaklık, hukuka aykırılık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik veya ihmalin ortaya çıkması şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Kamu hizmeti gören idareler, kamu hizmeti esnasındaki verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmazlar. Kamu tüzel kişilerinin kanun tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında meydana gelen zararlar hizmet kusurundan kaynaklanan zararlardır. Bu sebeple meydana gelen bu zararların tazmini amacıyla idari yargı yerinde “Tam Yargı Davası” açılmalıdır.
İdarenin yerine getirmekle yükümlü olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya örgütlenmesinde, yapısında, personelinde, işleyişinde gereken emir ve talimatın verilmemesi, bakım, gözetim ve denetimin yapılmaması, hizmete ayrılan araçların yetersiz, elverişsiz, kötü olması, gereken önlemlerin alınmaması, geç, zamansız davranılması gibi bir takım noksanlıklar, aksaklık, aykırılık, bozukluk, düzensizlik ve eksiklikler söz konusudur.
Hizmet kusuruna örnek verecek olursak; Devlet hastanesinde görevli doktorun yanlış iğne yapması nedeniyle kişinin sakat kalması, yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama konusundaki idari faaliyetlerdeki ihmal veya eksiklik nedeniyle meydana gelen trafik kazası, hastanenin steril olmaması nedeniyle virüs bulaşan hastanın hastalığının ağırlaşması, hastanede kalma süresinin uzaması veya vefat etmesi, idarenin kamu hizmeti verdiği kamusal alanlar ve binalardaki merdivenlerin korkuluksuz olması, olayın meydana geldiği esnada olay yerinde gerekli ikaz ve uyarı levhalarının bulunmaması, idarenin döşediği elektriğin kaçak yapması sonucu elektrik çarpması nedeniyle yaralama ve öüm gerçekleşmesi, logar kapağının gevşek olmasından dolayı aracın üzerinden geçtiği esnada yerinden çıkarak aracın alt kısımlarına zarar vermesi ve trafik kazasına neden olması. Burada sayılanlar ve bu gibi durumlar idarenin hizmet kusurudur.
Hizmet kusuru yalnızca bir idari faaliyet türü olarak kamu hizmetini değil, idarenin tüm eylem, görev ve işlemlerini kapsar. Hizmetin genel olarak kuruluşu, kamuya sunulması ve devamlılığının sağlanması sürecinde idarenin üzerine düşen görevi gereği gibi yerine getirmemesi halinde hizmet kusuru söz konusu olacaktır. Hizmet kusurundan söz edebilmek için kamu görevlisinin kusurlu olması şartı aranmaz. Öncelikle zarara yol açan etkinlik, kamu hizmetinden ayrılmayacak ölçüde hizmete bağlı olması, hizmetle kaynaşması ve ikinci olarak da zararın kamu görevlisi veya görevlilerinin kişisel kusurundan değil, hizmet kuruluş ve işleyişindeki eksiklik, yetersizlik ve düzensizlikten ileri gelmesi gerekmektedir. Hizmet kusurundan doğrudan doğruya sorumlu tutulan idare tüzel kişiliğidir.
Hizmet kusurunun söz konusu olduğu durumlarda kamu görevlisinin hukukki kişiliği ortada görünmez, tek sorumlu kamu hizmetini yürütmekte yetkili ve görevli idaredir. Ancak belirtmek gerekir ki kamu görevlilerinin kişisel, hizmetten ayrılabilen kusurlarından kural olarak idare sorumlu tutulamaz.
İdarenin tutum ve davranışının hizmet kusuru oluşturduğunun ispatı, zarar görene aittir.
Hizmet Kusuru Sayılan Haller Nelerdir?
Hizmet kusuru 3 durumda ortaya çıkacaktır. Bunlar:
- Hizmetin hiç işlememesi,
- Hizmetin geç işlemesi,
- Hizmetin kötü işlemesidir.
1. Hizmetin Kötü İşlemesi
Hizmet gereği gibi yapılmamışsa, beklenen özen dikkat ve kalitede sunulmamışsa hizmet kötü işlemiştir. İdarenin uygunsuz, iyi olmayan bir etkinliği, kusurlu bir davranışı sonucu kamu hizmetini gereği gibi yürütmemesidir. Bir kamu hizmetinin iyi işleyip işlemediği, ancak olayın ve hizmetin niteliği, idarenin sahip olduğu araç ve imkanlar, zarar görenin durumu, zaman, yer şartları ve yerine göre değişen bazı şartlar göz önünde bulundurularak her olay için değerlendirilmelidir. Hizmetin kötü işleyip işlemediği konusunda soyut ve genel ölçütler ortaya konması zor olup, gerçekleşen somut olayın kendine özgü şartları değerlendirilerek hüküm kurulması gerekmektedir.
Hizmetin kötü işlemesi, idare tarafından sunulan hizmetin veya yürütülen etkinliğin niteliğinin kötü olmasıdır. Hizmetin kötü işlemesine örnek gösterecek olursak; heyelanlı bölgeden heyelana uygun teknikle yol yapılmaması, yerden en az 6 metre yükseklikte olması gereken elektrik telinin 4 metre yükseklikte olması, aşı yapılan hayvanların ölmesi, hatalı iğne yapma, kamu personelinin yeterince eğitilmemesi, kolluk güçlerinin pasif kalmaları, doktorun yanlış tedavi uygulaması gibi durumlardır.
2. Hizmetin Geç İşlemesi
Hizmetin geç işlemesi, hizmetin olağan sayılamayacak bir gecikme ile yerine getirilmesidir. Hizmetin gerçekleştirilmesi gereken zamandan sonra işlemesi de hizmetin geç işlemesidir. Hizmetin geç işlemesi veya yavaş işlemesi idare açısından bir hizmet kusurudur. Hizmetin düzenli ve mevzuata uygun biçimde yürütülmesi, belirli bir çabukluk düzeyinde yürütülmesi gerekmektedir. Aksi durumda idare, kural olarak kusurlu davranmış sayılır ve gerekenden yavaş davranmasının zararlı sonuçlarından sorumlu olur.
İdare, mevzuatın gösterdiği süreyi makul, kabul edilebilir bir özre, gerekçeye dayanmaksızın aştığında hizmet geç işlemiş sayılacaktır.
Hizmetin geç işlemesine örnek gösterecek olursak; başvurunun üstünden uzun bir süre geçmesinden sonra emekli işleminin yapılması, yasal süreye tabi işlemin süresinde yapılmaması, ameliyat edilmesi gereken bir hastanın ameliyatının gecikmesi hizmetin geç işlemesidir.
3. Hizmetin Hiç İşlememesi
İdarenin hizmetin ifasına yönelik yapması gereken olumlu veya olumsuz davranış hiçbir şekilde ortaya konulmamıştır. Hizmetin hiç işlememesinin hizmet kusuru olarak kabul edilebilmesi için söz konusu hizmet hizmet açısından idarenin yükümlü ve görevli olması gerekmektedir. Bu sorumluluk hali idarenin bağlı yetkisinin söz konusu olduğu durumlarda, idarenin yetkisini kullanmaması ve harekete geçmemesi sonucunda bir zarar oluşmuşsa ortaya çıkacaktır. İdarenin takdir yetkisinin bulunduğu durumlarda harekete geçip geçmeme serbestisi bulunmakta ancak bu yetkinin varlığı idareyi sorumluluktan kurtaran bir neden olarak ileri sürülemez. İdari yargı organı, takdir yetkisine dayanarak harekete geçilmemesini
her somut olay için değişik etkenleri göz önünde bulundurarak, hareketsizliğin bir hizmet kusuru oluşturup oluşturmadığını değerlendirecektir. Danıştay, idarenin yargı kararlarının gereklerini yerine getirmemesi, yapılması gereken bir işlemi tesis etmeme, kaçak ve hukuka aykırı yapılaşmaya göz yumma, araçlarının ve makinelerinin mutat bakım ve onarımını yapmama, hizmet gereği olan araç ve perdoneli sağlamama, gerekli güvenlik önlemlerini almama, gerekli denetimi yapmama gibi eylemsizlikleri hizmet kusuru olarak nitelendirmektedir.
Hizmet İçindeki Kişisel Kusurun Kabul Edildiği Durumlar Nelerdir?
Hizmet içindeki kişisel kusurun kabul edildiği 4 durum vardır. Bunlar:
- Kamu personelinin suç niteliğindeki davranışları,
- Yargı kararlarına uymama,
- Kamu görevlilerinin kötü niyetli davranması,
- Kamu görevlisinin ağır kusuru.
1. Kamu Personelinin Suç Niteliğindeki Davranışları
Kamu görevlilerinin taksitli ya da kasıtlı hizmet içindeki davranışı suç niteliği taşıyorsa, bu durumda kusurun kişisel olduğu kabul edilmektedir. Çünkü idare ve idarenin adına hareket eden kamu görevlileri her zaman mevzuata ve kamu yararına uygun hareket etmek zorundadır.
2. Yargı Kararlarına Uymama
İdari veya adli yargı mercilerince alınacak kararların idare tarafından 30 gün içerisinde yerine getirilmesi gerekmektedir. Mahkeme kararlarına uymamakta ısrar edilmesi durumunda karara uymayan kamu görevlisi ve dolayısıyla idare oluşacak zararı tazminle yükümlüdür. Yargı kararlarına uymama, ilgili kamu görevlisinin kişisel kusurudur.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. (Any. 138/son)
3. Kamu Görevlilerinin Kötü Niyetli Davranması
Kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken kamu yararı amacından saparak, düşmanlık siyasal kin ve rekabet, kişisel menfaat gibi nedenlerle zarar verici işlem ya da eylemlerde bulunmaları kişisel kusurdur.
4. Kamu Görevlisinin Ağır Kusuru
Kamu görevlilerinin kusuru kabul, hoş görülebilirlik ölçüsünü aşmış ve geri dönülmez sıkıntılar yaratacak noktaya ulaşması durumudur. Kamu görevlisinin kusuru çok ağır ise kamu görevlisinin kişisel kusurundan söz edilir. Örneğin; kamu görevlisinin çok açık nitelikteki mevzuat hükmünü yanlış uygulaması, açık bir şekilde yetkisini aşması gibi durumlarda kişisel kusuru söz konusu olacaktır. Bu hallerde idarenin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Bu davranışlar kamu görevlisinin hizmeti ile ilgili olmayıp, tamamen kamu görevlisinin kişisel faaliyetleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Ancak bir kamu görevlisinin görev sırasında, hizmet araçlarını kullanarak yaptığı eylem ve işlemlerine ilişkin kişisel kusuru, kasti suç niteliği taşısa bile hizmet kusuru oluşturur ve bu nedenle açılacak davalar ancak idare aleyhine açılır.
Hizmet Kusuru Nedeniyle Manevi Tazminat İle İlgili Danıştay Kararı
- Danıştay 15. D. 05/04/2018 Tarihli, 2014/1476 E., 2018/3402 Sayılı Kararında
“Yoğun bakım ünitesinin uygun olmaması ve yetersizliği nedeniyle gerekli takibin yapılmaması sonucu hastane bahçesinde ölen kişinin eşinin açtığı tam yargı davasında Danıştay; “bu haliyle temel kamu hizmetlerinden olan sağlık hizmetinin yerine getirilmesinden önce gerekli teşkilatı kurmak ve bu teşkilatı ayni, şahsi ve mali imkan ve vasıtalarını hazır bulundurmak ve tesislerde ehil elemanlar eliyle bu hizmetleri yürütmekle yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediği…” için hizmet kusuru işlendiğinden bahisle manevi tazminata hükmetmiştir.”
Yargı Kararlarının Yerine Getirilmemesi İle İlgili Danıştay Kararı
- Danıştay 10. D. 27/02/2007 Tarihli, 2004/13990 E., 2007/739 Sayılı Kararında
“Yargı kararının yerine getirilmemesi eyleminin, gerçekte bu konuda idare adına yetki kullanan kamu görevlilerinin kişisel kusurlarından doğduğu tartışmasızdır. Ancak Anayasa’nın 129. maddesinin 5. fıkrası gereği bu tür davalar idare aleyhine açılmakta fakat idare ödediği tazminatı kusurlu kamu görevlisine rücu edebilmektedir.”
Blog Yazılarımız: Menfi Tespit Davası Nedir?
Av. Tuğçe Çığlı
Av. Serhan Cantaş