Türk Hukuku’nda “Gümrük vergileri” deyimi, ilgili mevzuat uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin ya da ihracat vergilerinin tümünü ifade eder. İthal veya ihraç edilen mallara ilişkin olarak eksik veya hiç vergi ödenmediği durumlarda gümrük vergisi ek tahakkuk ve düzenlemeleri mevcut ise para cezası uygulanır.
Gümrük vergi kabahatleri ve kabahatlerin cezaları Gümrük kanununda ikili ayrıma tabii tutulmak üzere düzenlenmiştir. Bunlar;
- Vergi Kaybına Neden Olan İşlemlere Uygulanacak Cezalar: Gümrük Kanunu 234 ile 238. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Vergi yükümlüsünün, Gümrük Kanun’da yer alan hukuka aykırı fiillerde bulunarak veyahut hukukun emrettiği fiillerde bulunmayarak vergi kaybına sebebiyet verilmesi durumunda söz konusu olur.
- Usulsüzlüklere İlişkin Cezalar: Gümrük Kanunu 239 ile 241. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Vergi Usul Kanunu’nda ise “Usulsüzlük vergi kanunlarının şekle ve usule müteallik hükümlerine riayet edilmemesidir.” şeklinde açıklanmıştır.
Gümrük kabahatlerinin ortaya çıkışında kast aranmaz. Gümrük vergilerine ve gümrük para cezalarının söz konusu olduğu durumlarda yükümlülüğü yerine getirmeyen kişiye cezanın tebliğinden itibaren dört farklı yol izleyebilir. Bu yollar; ödeme, uzlaşma, iptal davası ve itirazdır.
Gümrük Cezalarına İtiraz ve İptal Davası
Gümrük vergileri ve para cezaları için doğrudan idari yargıda dava açılması durumunda idari mercii tecavüzü gerekçesiyle dava reddedilir. Gümrük Kanunu 242. madde düzenlemesine göre ilgili öncelikle idari itiraz yoluna başvurmalıdır. Ancak Gümrük Kanunu’nda öngörülen idari itiraz yoluna başvurulduktan ve sürecin tamamlanmasından sonra idari yargıda iptal davası açılabilir. Uzlaşma yoluna başvurulması halinde de gümrük cezalarıyla ilgili uzlaşma girişimlerinin sonuçsuz kalması durumunda da idari itiraz yolunun tamamlanmasından sonra itiraz başvurusu reddedildiği takdirde ilgili idari yargıda iptal davasına başvurabilir.
İdari yargıda dava açılabilmesi için öncelikle idari başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. İlgililere yapılan tebliği üzerine seçimlik hakkı olmak üzere, direkt idari itiraz yoluna başvurulabilirken uzlaşma talebinde de bulunulabilir.
- İdari İtiraz Yolu: Gümrük Kanunu’nun maddesinde düzenlenme yapılmıştır. Buna göre ilgili madde;
- Yükümlüler kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebilir.
- İdareye intikal eden itirazlar otuz gün içinde karara bağlanarak ilgili kişiye tebliğ edilir.
- İtiraz dilekçelerinin süresi içinde yanlış makama verilmesi halinde, itiraz süresinde yapılmış sayılır ve idarece yetkili makama ulaştırılır.
- İtirazın reddi kararlarına karşı işlemin yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabilir.”
Süreç itirazın reddi kararı ile son bulduğu takdirde gümrük vergi ve cezalarının vuku bulduğu yerdeki vergi mahkemesinde, tebliğden itibaren 30 gün içerisinde iptal davası açılabilir.
- Uzlaşma: Gümrük Kanunu’nun maddesinde düzenlenme yapılmıştır. Buna göre ilgili madde;
- Gümrük idarelerince düzenlenen ek tahakkuk ve ceza kararı muhteviyatı alacaklar için yükümlü veya ceza muhatabı tarafından uzlaşma başvurusu yapılabilir. Uzlaşmanın kapsamına;
a) Beyan ile gümrük idaresi tarafından yapılan tespit sonucunda belirlenen farklılıklara ilişkin tebliğ edilen gümrük vergileri alacakları,
b) Gümrük idaresi tarafından tespit edilmesinden önce beyan sahibi tarafından bildirilen farklılıklara ilişkin tebliğ edilen gümrük vergileri alacakları,
c) Bu Kanun ve ilgili diğer kanunlar uyarınca gümrük idaresi tarafından düzenlenen idari para cezaları, girer.
Uzlaşma talebi, henüz itiraz başvurusu yapılmamış veya itiraz edilmiş olmakla birlikte itirazı henüz sonuçlandırılmamış gümrük vergileri ve idari para cezaları için, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yapılır. Uzlaşma talebinde bulunulması hâlinde, itiraz veya dava açma süresi durur, uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi hâlinde süre kaldığı yerden işlemeye başlar, ancak sürenin bitimine beş günden az kalmış olması hâlinde süre beş güne tamamlanır. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi hâlinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz.
- Gümrük vergileri ve cezalarına ilişkin fiilin, 5607 sayılı Kanunda yer alan kaçakçılık suçları ile ilişkili olması hâlinde bu madde hükmü uygulanmaz.
- Bu madde kapsamında yapılan uzlaşma talepleri, gümrük uzlaşma komisyonları tarafından değerlendirilir. Gümrük uzlaşma komisyonlarının kurulması, çalışması ile bu madde kapsamında yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
- Gümrük uzlaşma komisyonlarının çalışmaları gizlidir. Uzlaşma tutanakları kesin olup gereği idarece derhal yerine getirilir. Vergi yükümlüsü veya ceza muhatabı, üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamaz ve hiçbir mercie şikâyette bulunamaz.
- Uzlaşılan gümrük vergileri ve cezalar, uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. Uzlaşılan vergilere ilişkin gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihten uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi hâlinde, genel hükümlere göre işlem yapılır.
- Bu madde uyarınca üzerinde uzlaşılan cezalar hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17 nci maddesi uyarınca ayrıca peşin ödeme indiriminden yararlanılamaz.
- Uzlaşma komisyonlarının başkan ve üyelerine, bu komisyonlardaki çalışmaları dolayısıyla verilecek ücret Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir.”
Gümrük Vergi veya Cezalarında Yürütmenin Durdurulması Kararı
Türk Hukuku’nda yürütmenin durdurulması İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. Maddesinde düzenlenmiştir. Yürütmenin durdurulması ile amaçlanan, telafisi zor durumlarda olası mağduriyetlerin önüne geçilmesidir. Kural olarak Danıştayda veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.
Ancak “Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir”
İşlemin İptali İstemi İlgili Danıştay Kararı
- Danıştay 7.Daire Esas: 2020/ 1550 Karar: 2021 / 1745
“İLGİLİ MEVZUAT:
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 51. maddesinde, mükelleflerin ithalde beyan ettikleri matrahla, tahakkuk veya inceleme yapanların veyahut tetkike yetkili kılınanların buldukları matrahlar üzerinden hesaplanan vergi farkları hakkında, Gümrük Kanunu uyarınca gümrük vergisindeki esaslar dairesinde ceza uygulanacağı hükmüne yer verilmiş; 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun olay tarihinde yürürlükteki şekliyle 234. maddesinin 1. fıkrasının para cezasına dayanak alınan (b) bendinde ise, kıymeti üzerinden gümrük vergisine tabi eşyanın beyan edilen kıymetinin, 23 ilâ 31. maddelerde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan bulunduğu takdirde, bu noksanlığa ait gümrük vergisinden başka vergi farkının üç katı para cezası alınacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, katma değer vergisi para cezasının uygulanabilmesi için, 3065 sayılı Kanun’un 51. maddesinin göndermede bulunduğu 4458 sayılı Kanun’un 234. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca, kıymeti üzerinden ithalat vergilerine tabi eşyanın beyan edilen kıymetinin, bu Kanun’un 23 ilâ 31. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan olduğunun tespit edilmiş olması gerekmektedir.
Her ne kadar davacı adına tescilli beyanname muhteviyatı eşyaya ilişkin tahmil, tahliye ve ardiye giderlerinin katma değer vergisi matrahına dahil edilmediğinden bahisle ek olarak tahakkuk ettirilen katma değer vergisi üzerinden para cezası kararı alınmışsa da; olayda eşyanın kıymetini etkileyen bir hususun bulunmadığı ve bu suretle para cezası kararı alınabilmesi için 4458 sayılı Kanun’un 234. maddesinin 1. fıkrasının yukarıda yer verilen bendinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, istemin özeti bölümünde yer alan gerekçeyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamıştır.”
Zımni Ret Müessesesi ile ilgili Danıştay Kararı
- Danıştay 7.Daire Esas: 2016/ 221 Karar: 2018 / 2342
“Temyiz başvurusu; davacı adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın kıymetinin düşük beyan edildiğinden bahisle, ek olarak tahakkuk ettirilen özel tüketim ve katma değer vergileri ile bu vergiler üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezalarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
Anayasanın “Anlayasının bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11’inci maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip bulunduğu hükümlerine yer verilmiştir. Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine, 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanunun 16’ncı maddesiyle eklenen ikinci fıkrada ise, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü yer almıştır.
Bu ek fıkranın gerekçesinde, değişikliğin, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 74’üncü maddesinin ilk fıkrasında, vatandaşların ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancıların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra; 2’nci fıkrasında, kendileriyle ilgili başvurmalarının sonucunun, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirileceği vurgulanmıştır.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 242’nci maddesinde, yükümlülerin kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebileceği; idareye intikal eden itirazların otuz gün içinde karara bağlanarak ilgili kişiye tebliğ edileceği; itiraz dilekçelerinin süresi içinde yanlış makama verilmesi halinde, itirazın süresinde yapılmış sayılacağı ve idarece yetkili makama ulaştırılacağı; itirazın reddi kararlarına karşı işlemin yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabileceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükme göre, gümrük vergileri ve para cezalarında, idari davaya konu edilebilecek işlemin, tahakkuk ve para cezasına karşı, öngörülen usule göre yapılan itiraz üzerine, ilgili makamca tesis edilen olumsuz işlem olduğu açıktır. Dolayısıyla, öngörülen idari itiraz prosedürü tamamlanmadan idari yargı yoluna başvurulması olanaklı olmadığından, yükümlülerin itirazlarının, otuz gün içinde karara bağlanarak ilgisine tebliği zorunlu olup, bu süre içerisinde cevap verilmemesi halinde, idari itirazın zımnen reddedildiğinin kabulü gerekmektedir.
Öte yandan zımni ret müessesi ile, idari makamların kanunen belirlenen süreler içerisinde cevap vermemeleri durumunda; istemin reddi kabul edilmek suretiyle, bireylerin hak arama hürriyetlerinin sürüncemede bırakılmayarak bir an önce kullanılmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Bu müessese, idari makamlarca, idari başvuruları sürüncemede bırakma ve bireyleri yargısal korumadan caydırma sonucu doğurmamalıdır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından adına tescilli beyanname muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan ek tahakkuk ve alınan para cezası kararlarının 21.5.2012 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, 5.6.2012 tarihinde süresi içerisinde itiraz başvurusunda bulunulduğu; ilgili makam tarafından 30 gün içinde cevap verilmediği gibi zımni ret işlemine karşı süresinde dava açılmayarak ek tahakkuk ve para cezalarının kesinleştiğinden bahisle, söz konusu amme alacağının tahsili amacıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Olayda; her ne kadar, dava konusu ödeme emri, konusunu oluşturan vergi ve cezaların, ilgili zımni ret işlemine karşı süresinde dava açılmayarak kesinleştiğinden bahisle tahsili amacıyla düzenlenmiş ise de; ek tahakkuka ve cezalara karşı süresi içerisinde yapılan itiraz başvurusunun, Gümrük Bölge Müdürlüğünce karara bağlanmadığı, başka bir ifade ile, kamu alacağının henüz idari yönden kesinleşmediği anlaşıldığından, 4458 sayılı Kanunun 242’nci maddesi gereğince yapılan itiraz başvurularını 30 gün içinde karara bağlayarak ilgilisine tebliğ etme görevi olan idarenin, davacının itiraz başvurusunu yanıtlamak yerine, davacıya tanınan bir hak olan zımni ret müessesesini davacı aleyhine kullanmak suretiyle ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine, Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 04.04.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.”
Blog Yazılarımız: Fatura Alacağına Dayalı İcra Takibi Nasıl Yapılır?
Stj. Av. Altuğ Eliri
Av. Serhan Cantaş