Alacağın temliki, Borçlar Kanunu’nun 162. ve 172. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacağın temliki, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işleminden ibarettir. Söz konusu alacağın üçüncü kişiye aktarılması ile gerçekleştirilir. Bu işlem hem bir tasarruf işlemi aynı zamanda bir borç sözleşmesidir. Alacağın devrinin geçerli olması için devredenin söz konusu alacak üzerinde tasarruf yetkisi olması gerekmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki tasarruf yetkisi devir işleminin yapıldığı anda mevcut olmalıdır. Temlik gerçekleştiği durumda borçluya karşı alacaklısı değişmiş olur.
Alacağın temliki alacağın tamamı veya bir kısmı için söz konusu olabilir. Kısmi temlik ancak alacağın bölünebilir olduğu durumlarda gündeme gelir. Temlik ile birlikte alacaklı taraf değişir ve alacak devralana geçer yani alacağı temlik eden artık borcun ifasını isteyemeyecektir, bu hak yeni alacaklıya geçer.
Alacağın Temliki Çeşitleri Nelerdir?
Alacağın temliki kanuni temlik, kazai temlik ve iradi temlik olmak üzere üçe ayrılmaktadır.
Kanuni temlik kanunun öngördüğü hallerde irade beyanına gerek olmaksızın alacağın üçüncü kişiye geçmesi halidir. Kazai temlik ise alacağın yargısal bir karar gereği başka şahsa intikal etmesidir. İradi temlik ise temlik eden ve temellük eden arasında yapılan sözleşme uyarınca, alacağın doğrudan devralana geçmesidir.
Kural olarak alacaklı, alacağı hangi sebepten doğmuş olursa olsun tüm alacaklarını üçüncü bir kişiye temlik etme hakkına sahiptir. Ana kural bu şekilde düzenlenmiş olmakla beraber Türk Borçlar Kanunu’nun 162/1.maddesine göre; kanun ve akit ile veya işin mahiyeti icabı olarak menedilmiş olmadıkça borçlunun rızasını aramaksızın alacaklı alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir, şeklinde düzenlenmiştir.
Kanun ile temliki yasaklanan alacaklar çeşitli kanunlarda sayma suretiyle gösterilmiştir. Bunun yanında alacaklı ve borçlunun ayrıca aralarında anlaşarak da alacağın temlikini engellemesi mümkündür. Bu anlaşma sözleşme özgürlüğü çerçevesinde kısmen veya tamamen ya da belli kişilere karşı ya da belli bir süre ile sınırlı olmak üzere düzenlenebilir. Bununla birlikte alacak şahsa sıkı sıkıya bağlı ise, işin niteliği alacağın temlikine engel teşkil etmektedir. İçtihada ve öğretiye göre yasaklanmış olan bazı temlik durumları şunlardır; nafaka alacakları, evin bütçesine kadının katkısı, asıl alacağa bağlı kefaletler, eser sözleşmesinde müteahhidin kişisel bilgi ve becerisine bağlı işler vs.
Alacağın Temliki Şartları Nelerdir?
- Her şeyden önce ortada temlike konu bir alacak var olmalıdır. Alacak hakkı şahsa bağlı, nispi nitelikte bir haktır. Yani alacak hakkı sadece borçlusuna karşı ileri sürülebilir. Dolayısıyla olmayan bir alacağın temliki temellük edeni alacaklı kılmaz.
- Tarafların fiil ehliyeti olmalıdır. Eğer ivazsız bir temlik işlemi söz konusu ise temellük edenin mümeyyiz olması yeterli sayılmakta iken ivazlı temlik işlemlerinde devralanın kanuni temsilcisinin izin ya da icazet vermesi aranmaktadır.
- Tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları olmalıdır. Alacağın temliki bir sözleşme olduğundan temlik edenin icabı yazılı olarak yapması gerekmekte iken temellük eden tarafın kabulünün açık veya örtülü olmasının bir önemi yoktur. Bu nedenle kabul beyanının yazılı yapılma zorunluluğu yoktur. Kabulün yazılı olmaması halinde temlikin hüküm ifade etmeye başlayacağı an temellük edenin kabul haberini temlik edene gönderdiği andır.
- Alacağın temliki sözleşmesi temlik eden ve temellük eden arasında yapıldığı için, temlik edilen alacağın borçlusunun sözleşmenin tarafı olmadığı gerekçesi ile muvafakatine de gerek yoktur. Türk Borçlar Kanunu md.162’ye göre alacaklı borçlunun rızasını almadan alacağını üçüncü kişiye temlik edebileceğinden, temlik edilen alacağın borçlusunun herhangi bir beyanda bulunması gerekli değildir. Zaten temlik işlemi ile temlik edilen alacağın borçlusu eski alacaklının yerine yeni alacaklının geçmesine katlanmak zorundadır. Çünkü borçlu zaten önceki anlaşma ile borç doğuran olayı kabul etmiştir ve temlik işlemi ile de borçlunun borç miktarı değişmemektedir.
- Temlik sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu’nun 163.maddesine göre yazılı yapılması geçerlilik şartlarındandır. Şayet yazılı yapılmazsa batıl addedilir ve bu sözleşme temlik edenin veya vekilinin mahkemede kabulü ya da ikrarı ile de geçerlilik kazanamaz.
- Temlikin konusu emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, genel ahlaka ve kişilik haklarına aykırı olmamalıdır. Şayet böyle bir aykırılık varsa yapılan temlik sözleşmesi geçersiz kabul edilir.
- Genel olarak bir alacak üstündeki tasarruf yetkisi o alacağın sahibine aittir ve ancak temlik eden alacak üstünde tasarruf yetkisine sahipse alacağın temliki sözleşmesi yapabilir. Ancak istisnai olarak alacak üzerindeki tasarruf yetkisi kanuni veya akdi temsilciye, rehin hakkı sahibine ait olabilir.
Alacağın Temliki Nasıl Yapılır?
Temlik sözleşmesinde alacağın miktarı, temlik edenin adı ve imzası bulunmalıdır. Bunun yanında sözleşmeden tarafın temlik etme iradesi olduğu da anlaşılmalıdır. Fakat tarih, temlik yeri ve temlik edilen alacağın miktarı belirtilme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Resmi şekil aranmamakla beraber taraflarca temlik sözleşmesinin resmi şekilde yapılacağı kararlaştırılmışsa sözleşme bu şekilde yapılmalıdır. Bu durum temlik vaadinin şekle tabi olmaması ile karıştırılmamalıdır.
Müstakbel Alacağın Temliki Yapılabilir Mi?
Kural olarak alacağın temliki, temlik edenin malvarlığının azalmasına yol açtığından mevcut alacağın temlikinde bir sorun oluşmamakla beraber müstakbel bir alacağın temlikinin hangi hukuki temele oturtulacağı doktrinde tartışmalıdır.
Uygulamada müstakbel bir alacak üzerinden teminat amacıyla yapılan temlikler rehin yerine kullanılarak, temlik edenin kredi temin etmesine yardımcı olur. Bu sebeple günümüzde müstakbel alacakların temlik edilebileceği tartışmasız kabul edilmektedir. Fakat buna rağmen bu konuda iki ayrı görüş söz konusudur. Birinci görüşe göre mevcut olmayan bir alacağın temliki için temlik zamanında alacağın belli ve tayin edilmiş olması gereklidir. Çoğunluğun katıldığı diğer bir görüşe göre ise gelecekteki alacağın belirlenebilir olması bu alacağın temliki için yeterli görülmektedir.
Müstakbel alacakların temliki konusu, doktrindeki bir grup yazar tarafından ise farklı bir bakış açısı ile ikiye ayrılarak incelenmektedir. Bu görüşe göre eğer alacak temlik anında mevcut hukuki ilişkiye dayanmıyorsa bunu geciktirici şarta bağlı temlik olarak başka bir deyişle beklenen hakkın temliki olarak nitelendirmektedir. Yani burada borcun doğumu ve kapsamı gelecekte belli olacaktır. Örneğin temlikin yapıldığı anda mevcut bir kira akdinden ileride doğacak kira alacaklarının temliki bu şekildedir. Bu durumda gerçekte temlik edilen hak bu beklenen hak olduğundan henüz mevcut olmayan hak temlik edilmiş değildir. İkinci grupta bulunan yani temlik anında hiçbir temeli olmayan alacakların temliki ise geciktirici şarta bağlı bir temlik olduğu görüşüyle savunulmakla beraber pek de isabetli değildir. Çünkü tasarruf işleminin yapıldığı anda temlik işleminin konusu bulunmamaktadır. Henüz kiraya verilmemiş bir evin ileride kiraya verilmesinden doğan kira alacakları bu duruma örnek olabilir.
Geçersiz sebebe dayanan bir alacak temlik edilirse bu temlik işlemi ile hem alacak geçerli hale gelmeyecektir hem de temlik hüküm ifade etmeyecektir. Bununla birlikte muvazaalı alacaklar için bu ana kurala bir istisna getirilmiştir. Buna göre alacak muvazaalı bir sözleşmeye dayandığı için doğmamış bir alacağın üçüncü kişiye temliki hüküm ifade edebilecektir. Devralan alacağın varlığını gösteren yazılı metne güvenerek alacağı devralmalıdır. Bu belgede borçlunun imzası aranmakta iken devreden tarafın görmesi yeterli sayılarak ayrıca imzası aranmamaktadır. Ayrıca devralan tarafın muvazaayı bilmesi durumunda yazılı metne dayanması söz konusu olamaz.
Tarafların anlaşmaları hukuk düzeninin temellerinden olan kanuna, ahlaka, adaba, kişilik haklarına aykırı olmadığı ya da gerçekleşmesi imkânsız olmadığı sürece kabul edilir. Buradan hareketle müstakbel bir alacağın alacaklı tarafından temlikinin mümkün olduğu söylenebilir. Fakat önemli olan temlik edenin alacağının tayin edilmiş veya tayin edilebilir olması şartıyla müstakbel bir alacağın temlik edilebilmesidir. Federal mahkeme bir kararında borçlunun şahsı, alacağın sebebi, miktarı belirgin ya da belirlenebilir ise müstakbel bir alacak için yapılan temliki geçerli kabul etmiştir.
Alacağın Temlikinde Borçlunun Rızasına Gerek Olmadığı Hakkında Yargıtay Kararı
- Yargıtay 19.Hukuk Dairesi E.2002/7795 K.2003/5255 Sayılı Kararı
Borcun bizzat borçlu tarafından ifasında alacaklının menfaati olmadıkça borçlu borcunu şahsen ifaya mecbur değildir. Borç üçüncü bir şahıs tarafından borçlunun bilgisi dışında tediye edilebilir. Üçüncü şahıs bu ödemesi ile alacaklıyı tatmin ettiği miktarda alacaklının haklarına halef olur. TBK md:162’ye göre alacaklı üçüncü şahıs ile yapacağı yazılı bir sözleşme ile bu maddedeki ayrıntılı durumlar dışında alacağını borçlunun rızasını aramaksızın üçüncü şahsa temlik edebilir. Olayda davacı, dava dışı V…Bankasının kredi sözleşmesinden doğan alacağının tamamını ödeyerek noterde düzenlenen temlikname ile banka alacağını BK. nun 162 vd. maddelerine göre temlik almıştır. Bu durumda mahkemece davalının kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olduğu gözetilerek, davacının davalıdan talepte bulunabileceği alacak miktarının bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak saptanması ve bu sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken davanın reddinde isabet yoktur.
Alacağın Temlikinin Borçluya Tebliği Halinde Bağlayıcılığıyla İlgili Yargıtay Kararı
- Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin E.2020/4307 K.2020/8233 Sayılı 23.12.2020 Tarihli Kararı
Alacağın temliki borç ödeme, tahsil ya da güvence maksatları ile yapılabilir. Alacağın temlik edilmesinde borçlunun rızasına gerek yoktur. Alacağın devrinin hüküm ifade edebilmesi bir alacağın bulunması, mevcut bir alacak kadar ileride kazanılacak ya da şarta bağlı alacaklar da temlik konusu olabilir. Anlaşma, mahiyeti itibariyle alacağın temliki iki taraflı bir hukuki işlemdir. Devreden ile devir alanın iradelerinin uyuşması ile hüküm doğurur. Devir ile birlikte alacak devir alanın malvarlığına girer. Alacak ile birlikte alacağa bağlı fer’i haklar, alacak için gösterilmiş ayni ve şahsi güvenceler, faiz ve ceza-i şart da devir edilmiş olur. Devir ile birlikte devredenin alacaklı sıfatı son bulur, yerine devir alan alacaklı sıfatını kazanır. Bu nedenle borçlu yeni alacaklıya karşı edimini ifa etmekle yükümlü olur. Ancak devirden haberdar edilmeyen borçlu iyiniyetle eski alacaklıya borcunu ifa ederek borcundan kurtulur. Devirden haberdar edilmişse artık devir alana borcu ifa ederek borcundan kurtulabilir. Devralan, borcun ifasını borçludan isteme hakkına sahip olur. Bunun için devir senedini ibraz etmesi yeterlidir. Borçlu, devri öğrendiği anda devredene karşı sahip olduğu alacağa bağlı bulunan def’i ve itirazları ileri sürebilir.
Hal böyle olunca davacı şirket tarafından davalı … şirketine diğer davalı … adına yapılan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin başvuru sırasında bu başvuru ekinde davacı ile davalı … arasında imza edilen alacağın temliki sözleşmesinin de tebliğ edildiği anlaşıldığına göre davalı … şirketi artık temlikten haberdar olmadığını ileri süremez. Sonrasında davalının davacı şirketi vekillikten azletmiş olması ise bu alacağın temliki sözleşmesini ortadan kaldırmaz.
Alacağın Temliki Halinde Davada Taraf Sıfatıyla İlgili Yargıtay Kararı
- Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin E.2016/13540 K.2017/1715 Sayılı 21.02.2017 Tarihli Kararı
Borcun kaynağı ne olursa olsun, alacaklının, alacağını bir başkasına (üçüncü kişiye) temlik etmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkabilir. Alacaklı, alacağının tamamını bir üçüncü kişiye devrettiğinde, borç ilişkisinde alacaklı tarafın bir hukuksal işleme dayanan değişimi söz konusu olacaktır. Alacağın bir başkasına devri (temlik) alacaklının iradesine, yani üçüncü kişiyle yapmış olduğu sözleşmeye, bir kanun hükmüne veya bir mahkeme kararına dayalı olarak gerçekleşebilir.
Kanun, sözleşme ve işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasının almaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Bu hükümden de açıkça anlaşılacağı üzere; alacağın temliki, bir alacağın alacaklı tarafından bir başka kimseye devredilmesidir. Bu suretle borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının yerini yeni alacaklı almaktadır. Aynı zamanda, temlik edilen alacak eski alacaklının malvarlığından çıkarak yeni alacaklının mamelekine dâhil olmakta, alacağı talep etmek hakkı da yeni alacaklıya intikâl etmektedir. Eğer alacaklı, alacağını bir başkası vasıtasıyla tahsil ettirmek isterse, bu kimseye tahsil yetkisi verecek yerde alacağını ona temlik eder ki, bu halde alacağın temliki tahsil maksadıyla yapılmış olmaktadır.
Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır hükmü gereğince Kanunumuz alacağın temlikinin yazılı yapılmasını öngörmektedir. Alacağın temliki ile asıl haktan ayrı yalnız başına başkasına devredilemeyen dava hakkı da devredilmiş olur. Bu anlamda davada taraf sıfatı da temlik alanda olmaktadır.
Bu durumda mahkemece, alacağı temlik alan …AŞ.’nin davaya devam edip etmeyeceğinin belirlenmesi, taraf sıfatını kazanması halinde davaya devam edilmesi, aksi halde taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde davacı hakkında hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Blog Yazılarımız: Katılma Alacağı Davası, Katkı Payı Alacağı ve Değer Artış Payı
Stj. Av. Rümeysa Özatlı
Av. Serhan Cantaş