Hak ehliyeti, gerçek ve tüzel kişilerin haklara ve borçlara sahip olabilmelerine imkan tanıyan ehliyete verilen isimdir. Hak ehliyeti tam ve sağ doğumla başlar ve ölümle sona erer. Türk hukukunda her insana hukuk sınırları çerçevesinde hak ehliyeti eşit şekilde tanınmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 8’inci maddesinde iki ilke üzerinde durulmuştur bunlardan birincisi genellik ilkesi diğeri ise eşitlik ilkesidir. Genellik ilkesi gereği her insanın hak ehliyeti vardır ve genellik ilkesinin istisnası yoktur. Eşitlik ilkesi gereği ise her insana hak ehliyeti eşit şekilde tanınmıştır ve istisnası vardır. Bunlar yaş, cinsiyet, evlilik, yabancılık, ayırt etme gücüne yani temyiz kudretine sahip bulunmayanların durumu, akıl hastalığı, yabancı hukukun uygulanması, haysiyetsiz hayat sürme ve mahkûmiyet gibi haller olarak sıralanabilir.
- Madde-8: Her insanın hak ehliyeti vardır.
Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.
Hak Ehliyetinin Sınırlandırıldığı Haller Nelerdir?
Hak ehliyeti kişinin haklara ve borçlara sahip olabilme ehliyetidir. Hak ehliyeti haklardan istifade edip etmemeyi değil haklara sahip olabilmeyi ifade eder. Hak ehliyetini kişi, kişi olam vasfı ile kazanmıştır. Ancak bazı hallerde hak ehliyeti sınırlandırılır. Bunlara sırasıyla değinmek gerekir.
- Yaş: Medeni Kanunun bazı haklara ehil olmayı belirli bir yaşa erişmeye bağlı tutmuştur. Bunlar temsilci tarafından kullanılamayacak kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardır. Örneğin: evlenmeye ehliyet 17 yaşının doldurulması ile kazanılmaktadır. Başka bir örnek olarak, miras sözleşmesi yapabilmek için ergin olmak gerekir.
- Cinsiyet: Anayasamıza göre kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Eşitliğin sağlanması amacını güden kanunun istisnai hallerde hak ehliyetinin sınırlandırılmasını öngörmektedir. Örneğin, nesep karışıklığı yaratmamak amacı ile kadının önceki evliliğinin herhangi bir sebeple sona ermesinden itibaren 300 gün geçmeden yeniden evlenmesi yasaklanmıştır. Ayrıca, soybağının reddi sadece kocaya tanınmış bir hak olup anaya böyle bir hak tanınmamıştır.
- Evlilik: Anayasa’ya uygun olarak evlilikte kadın erkek eşit hak ve ödevlere sahip olması kanunda düzenlenmiştir. Bu durumun bir istisnası, evlenen kadının kocasının soyadını almak zorunda olmasıdır. Ancak son zamanlarda bu konuda Anayasa Mahkemesi iptal kararı ile kadın evliliğe kendi soyadı ile devam isterse artık dava açma zorunluluğu kalkmıştır şeklinde düzenleme getirilmiştir.
- Yabancılık: yabancıların Türkiye’de taşınmaz mülkiyeti kazanmları özel bazı kayıt ve şartlara bağlıdır.
- Ayırt Etme Gücüne Sahip Bulunmayanların Durumu: temyiz kudreti bulunmayanlar, şahsen kullanması gereken haklardan yararlanamazlar. Ancak hakkın kullanılamaması hak sahibinin aleyhine ise bu kişilerin kanuni temsilcilerinin hakları kullanabilmesi kabul edilir.
- Akıl Hastalığı: akıl hastaları ayırt etme gücüne sahip olsalar bile evlenmelerinde tıbbı sakınca bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile anlaşılmadıkça evlenemezler.
- Haysiyetsiz Hayata ve Mahkumiyet
- Yabancı Hukukun Uygulanması
Hak Ehliyeti ve Fiil Ehliyeti Arasındaki Farklar Nelerdir?
Fiil ehliyeti, kişinin kendi iradi davranışları ile hukuken bir sonuç meydana getirebilme yeteneğini ifade eder. Fiil ehliyetine ilişkin düzenlemeler tamamen emredicidir ve aksinin herhangi bir şekilde kararlaştırılması mümkün değildir. Fiil ehliyeti başka bir söylemle medeni hakları kullanabilme ehliyeti, ergin olmak ve ayırt etme gücüne sahip olmakla kazanılır. Hak ehliyeti ise belirtildiği gibi bütün insanların genel ve eşit olarak, hak ve borçlara sahip olabilme yeteneğini ifade eder. Hak ehliyeti, hak ve yükümlülüklerin kişiye aidiyetini sağlar. Fiil ehliyeti ise insanın yaptığı fiilin kendisine istinat edilebilmesin ifade eder.
Hayvanların Hak Ehliyeti Var Mıdır?
Hak ehliyeti, bireyin haklara ve borçlara sahip olabilme ehliyetidir. Buna göre hak ve borç sahibi olabilecek olanlar yalnızca kişilerdir. Bu nedenle hayvanların hak ehliyeti yoktur. Buna rağmen hayvanların da bazı hakları vardır. Ülkemizde 2004 tarihli 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu kapsamında bu haklar düzenlenmiştir. Kanunun birinci maddesine göre, bu kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamalarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı ve ıstırap çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.
Yapay Zekanın Hak Ehliyeti Var Mıdır?
İnsanlara özgü problem çözme yeteneğini gerçekleştirebilen ve insanları taklit edebilen makineler olarak tanımlanan yapay zekanın belirli bir oranda otonomiye sahip olması gerekmektedir. Fakat, TMK’nda hak ehliyeti, gerçek ve tüzel kişilere tanınmaktadır. Dolayısıyla, yapay zekanın hukuki kişiliği henüz yasal olarak tanınmamıştır. Ancak, yapay zeka geliştikçe otonomi düzeyi artacak ve kendi kararını bağımsızca verebilen insanüstü bir makine gündeme gelebilecektir. Bu doğrultuda hukuki kişilik sorunu ortaya çıkarak düzenlemelere gidilmesi gerekecektir.
Hak Ehliyeti Nasıl Sona Erer?
Hak ehliyeti herkese tanınmış bir hak olduğundan, kişinin hak ehliyetini kaybetmesi ancak kişiliğin sona ermesi ile olabilir. Gerçek kişilerde kişilik genellikle ölüm ile sona erer. Ölüm haricinde kişiliği, ölüm karinesi ve gaiplik sona erdirir.
- Ölüm karinesi: bir kişinin ölümünün kesin olduğu br durum içinde kaybolması halinde, sırf bu kişinin cesedine ulaşılamaması nedeniyle onun öldüğü sonucuna varamamak , ölüme bağlı hukuki sonuçların gerçekleşmesin, engelleyecektir. Bu gibi sakıncaları engellemek için TMK m.31’de düzenlenen ölüm karinesi kurumu geliştirilmiştir. Bu kişinin öldüğü kesin olan durumlar içinde kaybolması ve cesedinin bulunamaması durumunda, söz konusu kişinin ölmüş gibi kabul edilmesine olanak sağlayan bir düzenlemedir.
- Gaiplik: Türk hukukunda kişiliğin sona ermesi sonucunu doğuran başka bir kurumdur. Gaiplik durumunda kişinin malvarlığının yönetimi için temsil kayyımı atanması mümkündür. Gaiplik kararı verilebilmesi için ya kişinin ölüm tehlikesi altında kaybolması ya da kişiden uzun süreliğine haber alınamaması gerekir. Kişinin tehlike içinde kaybolduğu andan itibaren bir yıllık süre, kişiden en uzun süre haber alınamazsa, en son haber alındığı tarihten itibaren beş yıllık sürenin geçmesi ile gaiplik kararı verilir. Ancak, başka bir şart da mahkemenin usulüne uygun olarak ilan yaptırması ve bu ilandan sonra en az altı ay beklemesi gerekliliğidir. Bir kişi hakkında gaiplik kararı verilmesi o kişinin ölmüş gibi muamele görmesine neden olur, hak ehliyeti sona erer.
Hah Ehliyeti Yargıtay Kararları
- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2014/16378 E., 2014/16383 K., 01.12.2014 T. (Karşı Oy Yazısı)
Uyuşmazlık, reşit ve mümeyyiz olan bir kişinin (kadının) bir süre birlikte yaşama veya ileride evleneceğiz sözü nedeniyle kızlığının bozulmasından dolayı manevi tazminat isteyip istemeyeceğinden kaynaklanmaktadır. TMK’nun 8’inci maddesine göre, “Her insanın hak ehliyetivardır. Buna göre bütün insanlar hukuk düzenininsınırları içinde haklara ve borçlara ehil olmada eşittir.” Ortada hatalı kabul edilebilecek bir davranış varsa bu hata, tamamen erkeklerle eşit olan reşit ayırt etme ve karar verme güç ve yetkisine sahip olan iradesinin hile ve zorla Bu nedenlerle evlenme vaadi ile kızlık bozulduğu iddiası ile davacı kadın lehine manevi tazminata karar verilmesinin yasal dayanağı ve koşulları bulunmadığından sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum
Manevi Tazminat Davalarında Hak Ehliyeti ile İlgili Yargıtay Kararı
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/273 E., 2009/314 K., 01.07.2009 T.
Hukuk Genel Kurulu Kararı: Toplumumuzun geleneksel yapısı ve tarafların yaşadıkları sosyal çevre de gözetildiğinde; davalının davranışları ve iknası sonucunda, evlenecekleri inancına kapılan davacının, cinsel ilişkiye girerek kızlığının bozulması olgusunun toplumda açığa çıkması halinde, gelecekte onun yeni bir evliliğe adım atarken kendine olan güvenini sarsacağı, belki de evleneceği insan veya çevresindekiler tarafından böyle bir durumun varlığının aleyhine kullanılabileceği, kaçınılmaz bir gerçektir.
Karşı Oy Yazısı: Gerek hukuk ve gerekse cezayasalarımızda herhangi müessese ve düzenleme yoktur. Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 5237 sayılı yasa gereğince evlenme vaadi ile kızlık bozma suçu suç olmaktan çıkarılmıştır. Uyuşmazlık, reşit ve mümeyyiz olan bir kişinin (kadının) bir süre birlikte yaşama veya ileride evleneceğiz sözü nedeniyle kızlığının bozulmasından dolayı manevi tazminat isteyip istemeyeceğinden kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlıkla ilgili sonuca varabilmek için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerden bahsetmek gerekir. TMK’nun (8) nci maddesine göre, “Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütüninsanlar hukuk düzeninin sınırları içinde haklara ve borçlara ehil olmada eşittir.” Bu nedenlerle evlenme vaadi ile kızlık bozulduğu iddiası ile davacı kadın lehine manevi tazminata karar verilmesinin yasal dayanağı vekoşulları bulunmadığından sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum
Tazminat Davasında Hak Ehliyeti Yargıtay Kararları
- Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/967 E., 2018/11176 K., 22.11.2018 T.
Taraf ehliyeti medeni hukuktaki hakehliyeti ileözdeştir ve hak ehliyetine sahip her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine sahiptir. TMK 8 maddesine göre “Her insanın hak ehliyeti vardır.Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırlarıiçinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.” Kişilik çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. O halde henüz reşit olmamış her çocuğun da taraf ehliyeti vardır ve işlenen haksız fiil nedeni ile verdiği zarardan dolayı kendisine dava açılması mümkündür. Küçükler, temyiz kudretine sahip ise verdiği zarardan bizzat sorumludur, ancak bir çok durumda küçüklerin malvarlığı olmadığı için fiilen, bir çok durumda da hem malvarlığı hem de haksız fiil ehliyeti olmadığı için gerek fiilen, gerekse hukuken sorumlu tutulmaları söz konusu olmamaktadır.Yukarıda yapılan açıklamalara göre davalı …’in haksız fiil faili olarak taraf ehliyetinin bulunduğunun kabulü ile diğer davalılarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3008 E., 2021/1264 K., 19.10.2021 T.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan sigorta poliçesindeki KDV klozunun mevcudiyeti karşısında, ortaya çıkan davacı zararına ilişkin olarak sigorta poliçesi çerçevesinde belirlenecek tazminat miktarına KDV’nin dâhil edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. 12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, davacı asılın nüfus kayıtlarına göre bozma kararı ve direnme kararından önce 02.12.2012 tarihinde vefat etmesine rağmen mahkemece bu hususta herhangi bir işlemin yapılmaması karşısında taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir. Hak ehliyetine ilişkin olarak TMK’nın 8. maddesi “Her insanınhak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukukdüzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehilolmada eşittirler.” düzenlemesini içermekle her gerçek kişi, hakehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer (TMK m. 28/1). Bu doğrultuda ölüm hâlinde de ölen kişinin hak ehliyeti dolayısıyla taraf ehliyeti sona erecektir.Açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, karar verildi.
Hak Ehliyetinin Sınırlandırılması ile İlgili Yargıtay Kararı
- Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/5682 E., 2021/1925 K., 18.03.2021 T.
Mirasçılık belgesi istemi bir yargı işlemi olması sebebiyle; hakim düzenleme sırasında tüm Türk Kanunlarını gözetmek zorundadır, HMK m. 33. Türk Medeni Kanununun 8. maddesinde “her insanın hakehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar hukuk düzeninin sınırları içinde haklara ve borçlara ehil olmada eşittir.” Bu maddeye göre Genellik ve eşitlik, hak ehliyetinin temel niteliğini oluşturmakla birlikte, bu özellikler mutlak değildir. Farklı yapı ve durumlar için değişik düzenlemeler eşitlik ilkesine aykırı olmaz. Bu cümleden yabancı unsurlu hukuki ilişkilerde hak ehliyeti 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun (MÖHUK) ile düzenlenmiştir. Bu kanun yabancılar bakımından yapılan düzenlemelerin dikkate alınması zaruretine açıklık getirilmiştir.Öte yandan davacı ve çocuklarına ait doğum ve evlilik belgelerinin tercümesinin dava dilekçesi ekinde fotokopi olarak yer aldığı, mahkemece bu belgelerin o ülke makamlarınca usulen onanmış örneği ve onanmış tercümesi ikmal edilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir
- Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/1490 E., 2016/8689 K., 11.05.2016 T.
Somut olayda uyuşmazlık kronik şizofreni denilen akıl hastalığı nedeniyle …tarihinde vesayet altına alındığı anlaşılan davacının davalı banka ile yaptığı Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesi uyarınca almış olduğu banka kredi kartı ile yaptığı harcamalardan dolayı sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür (TMK 15. madde). Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK’nun 2. maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. Ayrıca, hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumludur. Öte yandan, BK’nun 61-66. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre vesayet altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Zira, sebepsiz zenginleşmenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün Bozulmasına, peşin harcın istek halinde iadesine, … gününde oybirliğiyle karar verildi.
Hak Ehliyetinin Sona Ermesi İle İlgili Yargıtay Kararı
- Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2014/7749 E., 2015/155 K., 21.01.2015 T.
Taraf ehliyeti, medenî hukuktaki hak (medenî haklardan istifade) ehliyetinin medenî usul hukukunda büründüğü şekil olarak karşımıza çıkmaktadır.Gerçek kişiler, yaşadıkları süre içerisinde taraf ehliyetine sahiptirler. Taraf ehliyeti, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar (MK. m. 8; 28/1) ve ölümle sona erer (MK m.28/1).
Taraf ehliyeti ölümle sona ereceğinden, dava tarihinden önce ölmüş olan kişi adına dava açılamaz; açılmışsa reddedilir. Müvekkilin ölümüyle davaya vekâlet de son bulduğundan, müvekkilin, sağlığında düzenlediği vekâletname ile yetkili kıldığı vekili (avukatı), müvekkilinin ölümünden sonra onun adına dava açamaz.
Somut olayda ise, tapuda kayden malik olarak gözüken …’in 29/03/2006 tarihinde öldüğü, Orman Yönetimince ölü davalı aleyhine 26.07.2012 tarihinde dava açıldığı, davalının ölüm tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında uzunca bir sürenin geçmiş olduğu gözönünde bulundurulduğunda, Orman Yönetimince hiçbir araştırma yapılmaksızın (bu yönde bir çaba sarfedilmeksizin ve gerekli özen gösterilmeksizin) ölü kişi aleyhine dava açıldığı ve bu durumun da HMK’nın 124. maddesinde belirtilen “maddi bir hata”dan kaynaklandığının veya”kabul edilebilir bir yanılgı”ya dayandığının düşünülemeyeceği gözetilerek, davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin doğru olup, incelenen dosya kapsamına ve kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde, görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı
onama harcının temyiz edene yükletilmesine 21/01/2015 günü oy birliği ile karar verildi.
- Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2008/18229 E., 2008/13979 K., 25.12.2008 T.
Tüm dosya kapsamından bebeğin anne karnında öldüğü, sağ olarak doğmadığı, dolayısıyla kişi sıfatını kazanamadığıanlaşıldığından, sanığın eylemi taksirle ölüme neden olma suçunu değil, şartları bulunduğu takdirde başka bir suçu oluşturabileceği, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi…
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/5786 E., 2014/8187 K., 20.03.2014 T.
Dava şartlarından biri de taraf ehliyetidir. Hukuk davalarında olduğu gibi icra takibinin taraflarının da, taraf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Gerçek kişilerin kişiliği ve bununla birlikte medeni haklardan istifade ehliyeti ölüm ile son bulduğundan, ölmüş bir kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. 04.05.1978 gün ve 4-5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere ölü kişi aleyhine takip yapılamaz. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 513/1. maddesine göre vekalet verenin ölümü ile vekalet ilişkisi sona ereceğinden, vekalet verenin sağlığında düzenlediği vekaletname ile yetkili kıldığı vekili (avukatı), vekalet verenin ölümünden sonra onun adına dava (takip) açamaz. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, süresiz şikayete tabidir. İcra dairesine bu hususta yapılan itiraz, icra mahkemesine şikayette bulunulmasını engellemez. Somut olayda, alacaklı Ş.. B..’in takipten önce 12.03.2006 tarihinde öldüğü dosyaya sunulan nüfus kayıt örneğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece anılan husus re’sen dikkate alınarak borçlu adına başlatılan takibin iptaline karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
- Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2014/7751 E., 2015/154 K., 21.02.2015 T.
Hak (medenî haklardan istifade) ehliyeti bulunan her gerçek (MK. m. 8) ve tüzel kişi (MK. m. 48), davada taraf ehliyetine de sahiptir. Tarafların, davada taraf ehliyetlerinin bulunması dava şartıdır (HMK. m.114/1-d). Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler (HMK. m. 115/1). Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder (HMK. m. 115/2). Gerçek kişiler, yaşadıkları süre içerisinde taraf ehliyetine sahiptirler. Taraf ehliyeti, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar (MK. m. 8; 28/1) ve ölümle sona erer (MK m.28/1).
Taraf ehliyeti ölümle sona ereceğinden, dava tarihinden önce ölmüş olan kişi adına dava açılamaz; açılmışsa (ve HMK m. 124 hükümlerinin uygulanması da söz konusu değilse) reddedilir. Müvekkilin ölümüyle davaya vekâlet de son bulduğundan, müvekkilin, sağlığında düzenlediği vekâletname ile yetkili kıldığı vekili (avukatı), müvekkilinin ölümünden sonra onun adına dava açamaz
- Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/9658 E., 2018/4336 K., 19.04.2018 T.
Gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti ölümle sona erer. M.K.’nun 27/1. maddesi gereğince dava devam ederken taraflardan birinin ölümü halinde ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Asılın ölümü ile vekalet ilişkisi de sona erer.
Kişilik Haklarına Saldırı Suçunda Hak Ehliyeti İle İlgili Yargıtay Kararı
- Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2017/710 E., 2017/4575 K., 15.05.2017 T.
Http://scholaryaa.com/2016/05/17/turkey-fake-joumals-fake-conferences isimli web sitesinde yayınlanan yazı sebebiyle, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia eden ilgilisi … vekilinin içeriğe erişimin engellenmesi talebinin reddine dair Küçükçekmece 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 27/06/2016 tarihli ve 2016/4217 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 25/07/2016 günlü ve 2016/4719 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 20/12/2016 gün ve 12257 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/03/2017 gün ve KYB. 2016 / 400889 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu. Türk Medeni Kanunu m.8’e göre
“Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütüninsanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.” genel kuralıyla tüm bireylerin Adalet önünde eşit hak ehliyetlerine sahip olduğunu anlatmaktadır. Adı geçen Kanun’un “Kişiliğin korunması” üst başlığında yer alan 24. maddesi; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da Kanun’un verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” maddesiyle, herhangi bir hukuka uygunluk sebebi olmaksızın kişilik hakkına karşı yapılan her saldırının hukuka aykırı olduğunu ve bu saldırıya uğrayan kimsenin hakimden bu özel kanun maddesine göre de korunma isteyebileceğini düzenlemektedir.
- Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2014/12870 E., 2014/16733 K., 08.12.1014 T.
Davacı, dava dilekçesinde, davalı başbakanın 17 Aralık 2013’te yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan bu yana kamuoyunda Hizmet Hareketi olarak tanınan camiaya yönelik ”paralel devlet, karanlık bir örgüt, inlerine gireceğiz, takiyyeci, haşhaşiler, kokuşmuş, çürümüş, gizli bir örgüt, sinsi virüs” gibi hakaret sözleri sarf ettiğini, insanlığın huzur ve mutluluğu için çok önemli vazifeler ifa eden camiaya yıllardır kendisinin destek olduğunu, güçlü bir aidiyet hissi taşıdığını, bir kısmına kendisinin de katıldığı hizmetlerin, terör örgütü olan haşhaşilerin faaliyetine benzetilmesinin kendisine derin acı verdiğini, insanların gönüllülük esasına dayanarak yaptığı yardımların, sülüğün kan emmesinden daha aşağılık olarak nitelendirilmesinin çok ağrına gittiğini, camiaya mensup insanların inlerde yaşayan hayvanlara benzetilmesinin kendisini can evinden vurduğunu, davalı başbakanın ağzına gelen her hakareti söyleyip, belli bir kitleyi kin ve nefretin boy hedefi haline getirdiğini, yapılan hakaret ve iftiraları bir kısım insanların ciddiye aldığını, kendisine karşı tutum ve davranışlarının değiştiğini, belli bir gazete aboneliği ve dernek yardımından dolayı kendisine suçlu gözüyle baktıklarını belirterek, duyduğu elem ve dışlanmışlık halinden dolayı manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı vekili, cevap dilekçesinde, davalının sözlerinin davacının şahsına, kişiliğine yönelik olmadığından ve yansıma yoluyla kişilik haklarının zarar görmesinin mümkün bulunmaması nedeniyle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını ve ayrıca dava konusu sözlerin eleştiri sınırları içinde kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının konuşmalarında davacının adının geçmediği, davacının cemaat adlı yapıya hukuken ve yasal olarak bağlılığını gösteren bir bilgi ve belgeyi dosyaya sunmadığı, bu nedenle davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, bunun dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.Dava, kişilik haklarına saldırı nedenine dayanmaktadır. Hukukumuzda kişilik haklarının tanımı yapılmamış ve bu hakkın hangi değerleri kapsadığı da açıklanmamıştır.
Taraf Ehliyeti İle İlgili Yargıtay Kararları
- Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/11437 E., 2017/74 K., 16.01.2017 T.
Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan yararlanma ( hak ) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir ( HMK m.50, TMK m.8 ve m.48 ). Buna göre, medeni haklardan yararlanma ( hak ) ehliyeti bulunan her gerçek ( TMK m.8 ) ve tüzel ( TMK m.48 ) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir.
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/12-281 E., 2019/562 K., 14.05.2019 T.
Şikâyet hakkının ileri sürülebilmesi için şikâyet ehliyeti ve hukuki yararın bulunması gereklidir. Şikâyet ehliyetini usul hukukunda olduğu gibi taraf ve şikâyet ehliyeti olarak ikiye ayırmak mümkündür. Taraf ehliyeti medeni hukuktaki hak ehliyetinin medeni usul hukukundaki uzantısını oluşturur. Medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi şikâyette taraf olma ehliyetine sahiptir.
- Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2011/17783 E., 2013/1588 K., 08.02.2013 T.
Taraf ehliyeti” ise; bir davada davacı ya da davalı olarak bulunabilme yeteneğidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 51. maddesinde; “ Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir.” denilmekte, 52. maddesinde ise “Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanlar davada kanuni temsilcileri, tüzel kişiler ise yetkili organları tarafından temsil edilir.” hükmü yer almaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 8. maddesinde ise “Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütüninsanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara veborçlara ehil olmada eşittirler.” düzenlemesi bulunmaktadır. Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder. (TMK 28. madde). O halde, (yaşıyor olması koşuluyla ) henüz reşit olmamış her çocuğun da taraf ehliyeti vardır.
- Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2014/10314 E., 2015/4795 K., 27.05.2015 T.
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, medenî (maddî) hukuktaki hak (medenî haklardan istifade) ehliyetinin medenî usûl hukukunda büründüğü şekil olarak karşımıza çıkmaktadır. Medenî hukuktaki “hak ehliyeti“, haklara veborçlara sahip olabilme iktidarını (yeteneğini) ifade etmektedir. Medenî Kanunun 8. maddesinde, her insanın hak ehliyeti olduğu; bütün insanların hukuk düzeninin sınırları içindehak edinmede ve borç altına girmede eşit durumda olduğu belirtilmiştir.
Muhtarın Köy Tüzel Kişiliğini Temsilen Dava Açma Ehliyeti Yargıtay Kararı
- Danıştay 6. Dairesi 2005/320 E., 2005/3583 K., 15.06.2005 T.
Medeni Kanuna göre tüzel kişiler için hak ehliyeti ve fiil ehliyeti almak üzere iki tür ehliyet kurala bağlanmış, dava açma ehliyeti fiil ehliyetinin içeriğine dahil edilmiştir. Dava açma ehliyeti bir şahsın mahkemelerde davacı veya davalı sıfatıyla bizzat işlem yapabilme iktidarını ifade eder.Dava açılması sırasında olduğu kadar dava sürecinde de dava açma ehliyetinin yitirilip yitirilmediği yargı yerince gözönünde bulundurulur. Davacı köy muhtarlığı tüzel kişiliği 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’na göre sona ermiştir. Ancak bu tüzel kişiliği temsilen dava açan muhtar …’ın gerçek kişi olarak mahalle sakini olması sıfatıyla dava açma ehliyetinin varlığının değerlendirilmesi gerekmektedir.Bu durumda mahkeme kararında isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, Samsun İdare Mahkemesinin 31.11.2004 günlü, E: 2004/1323, K: 2004/1546 sayılı kararının BOZULMASINA,
Fiil Ehliyeti İle İlgili Yargıtay Karaları
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/11211 E., 2015/23053 K., 05.10.2015 T.
TMK.’nun 9. maddesine göre, fiil ehliyetinesahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir; 10. maddeye göre, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır; 13. maddeye göre, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir; 14. madde hükmüne göre, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur; 15. madde hükmüne göre, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz; 16. maddeye göre ise, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler.
- Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2021/1712 E., 2021/1397 K., 16.02.2021 T.
kişinin kendisi tarafından veya yetkili kılacağı temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usûl işlemlerini yapabilme yeteneği olarak tanımlanan dava ehliyeti, medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şekil olup ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar kural olarak dava ehliyetinesahip olmadıklarından davada yasal temsilcileri tarafından temsil edilmeleri gerekmektedir. Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin niteliği ile 6100 sayılı HMK’nun 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiş olup, mahkemece re’sen göz önünde tutulması gerekir. Somut olayda, davalı … Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.03.1997 tarih ve 1996/396E-1997/77K sayılı kararı ile kısıtlanarak vesayet altına alınmış ve yargılama sırasında tüm tebligatlar davalı kısıtlı … adına çıkarılmıştır. Buna göre, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda husumetin davalı kısıtlının vasisine yöneltilmesi gerekirken, davalı kısıtlıya yöneltilerek hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
Stj. Av. Işıl Su Yüzer
Av. Serhan Cantaş
Blog Yazılarımız: TMK Madde 7 – Resmi Belgelerle İspat Nedir?