TCK Madde 5 Özel Kanunlarla İlişki Nedir?

Özel kanunlarla ilişki, hukuk uygulamasında birliği sağlamak için TCK’da düzenlenmiştir. Genel bir kanun niteliği taşıyan Türk Ceza Kanunu, suçların ve cezaların toplandığı ana kanundur. Ancak bunun yanı sıra “ceza içeren” başka kanunlar da bulunmaktadır. Örneğin İcra İflas Kanunu, Vergi Usul Kanunu gibi bazı kanunlarda da ceza hukuku yaptırımlarına yer verilmiştir. Bu tür kanunlar TCK’yı tamamlayıcı niteliktedir.

Özel ceza kanunlarında ve ceza içeren kanunlarda yalnızca ilgili suçun tanımına ve yaptırımına yer verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde TCK ile çelişen düzenlemelerle karşılaşılacaktır. TCK yalnızca suçları ve yaptırımları tanımlamaz, ayrıca ceza hukukunun temel ilkelerini de açıklar. Ve bu ilkeler özel ceza kanunları açısından da uygulanmalıdır. Böylece ceza hukukuna güven artacak ve ikiliğin önüne geçilecektir.

  • TCK Madde 5 – (1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Tam Metni

TCK Madde 5 Gerekçesi

Özel ceza kanunlarında ve ceza içeren kanunlarda suç tanımlarına yer verilmesinin yanı sıra, çoğu zaman örneğin teşebbüs, iştirak ve içtima gibi konularda da bu Kanunda benimsenen ilkelerle çelişen hükümlere yer verilmektedir. Böylece, ceza kanununda benimsenen genel kurallara aykırı uygulamaların yolu açılmakta ve temel ilkeler dolanılmaktadır. Tüm bu sakıncaların önüne geçebilmek bakımından, ayrıca hukuk uygulamasında birliği sağlamak ve hukuk güvenliğini sağlamak için; diğer kanunlarda sadece özel suç tanımlarına yer verilmesi ve bu suçlarla ilgili yaptırımların belirlenmesi ile yetinilmelidir. Buna karşılık, suç ve yaptırımlarla ilgili olarak bu kanunda belirlenen genel ilkelerin, özel kanunlarda tanımlanan suçlar açısından da uygulanmasının temin edilmesi gerekmektedir. Aksi yöndeki düzenlemelerin hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturması nedeniyle Hükûmet Tasarısındaki madde metni değiştirilmiştir.

TCK Madde 5 Özel Kanunlarla İlişki Yargıtay Kararları

  • Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 2012/16008 E. ve 2014/3224 K. Sayılı Kararı

5237 sayılı TCK’nın “Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5. maddesinde; “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” hükmünün yer aldığı, maddenin gerekçesinde; “Özel ceza kanunlarında ve ceza içeren kanunlarda suç tanımlarına yer verilmesinin yanı sıra, çoğu zaman örneğin teşebbüs, iştirak ve içtima gibi konularda da bu Kanunda benimsenen ilkelerle çelişen hükümlere yer verilmektedir. Böylece, ceza kanununda benimsenen genel kurallara aykırı uygulamaların yolu açılmakta ve temel ilkeler dolanılmaktadır. Tüm bu sakıncaların önüne geçebilmek bakımından, ayrıca hukuk uygulamasında birliği sağlamak ve hukuk güvenliğini sağlamak için; diğer kanunlarda sadece özel suç tanımlarına yer verilmesi ve bu suçlarla ilgili yaptırımların belirlenmesi ile yetinilmelidir. Buna karşılık, suç ve yaptırımlarla ilgili olarak bu kanunda belirlenen genel ilkelerin, özel kanunlarda tanımlanan suçlar açısından da uygulanmasının temin edilmesi gerekmektedir” denilmek suretiyle yasa koyucunun amacının ortaya konulduğu, TCK’nın 5. maddesinin 01/01/2009 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle anılan Kanunun genel hükümlerine aykırı olan sınırlayıcı nitelikteki Avukatlık Yasanın 62. maddesinin de özel nitelikteki görevi kötüye kullanma suçları açısından zımnen ilga edilmiş sayılmasının gerektiği anlaşılmakla;


Dosya içerisinde bulunan vekaletname, serbest meslek makbuzu, banka havale belgesi örnekleri ile katılan ve tanık beyanlarına göre; katılanın davacı sıfatıyla bulunduğu Devrek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/32 Esas sayılı tapu iptali ve tescil davasını takip etmek amacıyla aralarındaki sözlü anlaşma gereği vekaletname alan avukat sanığın 1200 TL vekalet ücreti aldığı halde, vekaletnameyi ilgili dava dosyasına sunmadığı ve 09/02/2010 tarihli duruşmaya mazeretsiz katılmayarak HMUK 409/5. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına, yasal süre içerisinde yenileme talebinde bulunmayarak da davanın açılmamış sayılmasına sebebiyet verdiği, bu eylemlerinin TCK’nın 257/2. maddesine uyan ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu, ayrıca sanığın dosyanın işlemden kaldırılmasından sonra avukatlık görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle keşif yapılacağını beyanla masraf adı altında para talep edip, katılanın bu nedenle 12/04/2010 günü banka havalesi ile gönderdiği 289 Avro parayı mal edinmesi eyleminin ise aynı Kanunun 250/2. maddesine uyan ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek ve her iki eylem birleştirilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı…

  • Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 2012/4387 E. ve 2014/16843 K. Sayılı Kararı

04/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı “Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun” Geçici 1. maddesinde “Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

Ayrıca, 5237 sayılı TCK’nın “Özel kanunlarla ilişki” kenar başlıklı 5. maddesinde, “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” hükmü yer almaktadır.

Öte yandan, TCK’nun “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” kenar başlıklı 53. maddesinde, “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;

a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen,atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

d) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan,

c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,

Yoksun bırakılır.” hükmü yer almaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 119. maddesinde ise 12/7/2013 gün ve 6495 sayılı Kanunun 24. maddesi ile yapılan değişiklikle maddenin ilk fıkrası yürürlükten kaldırılmış, maddenin temyize konu olayla bağlantılı ikinci ve üçüncü fıkralarında ise herhangi bir değişikliğe gidilmeden, “Diğer cürümlerden mahkûmiyeti halinde, mahkemece ceza süresini geçmemek üzere geçici olarak sürücü belgelerinin geri alınmasına da karar verilebilir. Geçici olarak sürücü belgesinin geri alınması hürriyeti bağlayıcı ceza hükümlerinin infazından sonra yerine getirilir.” şeklindeki eski düzenlemesiyle anılan fıkralar aynen yürürlükte kalmıştır.

Belirtilen nedenlerle, 5237 sayılı TCK’nun 5 ve 53. maddeleri ile 5252 “Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun” Geçici 1. maddesi hükmü gereğince sanık hakkında 2918 sayılı Kanunun 119. maddesinin uygulanmasına olanak bulunmadığının gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş…

  • Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 2013/10766 E. ve 2015/14513 K. Sayılı Kararı

…bir kimsenin Ceza Kanunu uygulamasında “kamu görevlisi”, yapılan faaliyetin de “kamusal faaliyet” sayılabilmesi için, kamu adına yürütülen bir hizmetin bulunması, bunun da Anayasa ve yasalarda belirlenmiş usullere göre verilmiş bir siyasal karara dayalı olması ve ayrıca faaliyetin kamuya ait güç ve yetkilerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.” denildiği, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 1. maddesindeki avukatlığın kamu hizmeti ve yargının kurucu unsurlarından olduğuna ilişkin belirleme, 2. maddesinde yazılı amacı, 76/1 ve 109/1-2. maddelerindeki baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olduğuna ilişkin hükümler ile 5237 sayılı TCK’nın 6/1-c maddesindeki tanım ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde; avukatların 1136 sayılı Kanunun 35/1 ve 35/A maddelerinde yazılı ve münhasıran avukatlar tarafından yapılabilecek iş ve işlemler ile uzlaştırma işlemi ve barolar ile Türkiye Barolar Birliği’nin organlarında ifa ettikleri görevleri yönünden kamu görevlisi olduklarında kuşku bulunmadığı, 5237 sayılı TCK’nın “Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5. maddesinde; “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” hükmünün yer aldığı…, bu maddenin 01/01/2009 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle anılan Kanunun genel hükümlerine aykırı olan sınırlayıcı nitelikteki Avukatlık Kanununun 62. maddesinin de özel nitelikteki görevi kötüye kullanma suçları açısından zımnen ilga edilmiş sayılmasının gerektiği ve TCK’nın 247. maddesine göre zimmete geçirilen malın Devlete veya özel kişilere ait olmasının suçun oluşması bakımından öneminin bulunmadığı kabul edilerek;


Sanığın sabit görülen müvekkili adına yatırılan ortaklığın giderilmesi davasına konu taşınmazın satış işlemine ait 18.407,40 TL parayı bankadan tahsil etmesine rağmen katılana vermeme şeklinde gerçekleşen eyleminin zimmet suçunu oluşturduğu; ayrıca Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen el atmanın önlenmesi davasının 02.12.2008 tarihli duruşmasına sanığın katılmayarak ve mazeret bildirmeyerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine neden olması eylemi açısından ise Bursa 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2008/160 esas üzerinde görülen davada verilen ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yönelik hüküm 13.08.2008 tarihinde kesinleşmiş olup, davanın konusuz kaldığı gözetilmeden ve objektif cezalandırma şartlarının ne suretle oluştuğu tartışılmadan dosya kapsamı ve oluşa uygun düşmeyen yanılgılı hukuki değerlendirmeler ile yazılı şekilde görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyet hükmü kurulması… Kanuna aykırı…

  • Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2019/31998 E. ve 2019/14003 K. Sayılı Kararı

Suç tarihinde yürürlükte bulunan 6222 sayılı Kanun’un, “Spor alanlarına yasak madde sokulması ve müsabaka düzeninin bozulması” başlıklı 13/2 maddesi;

“(2) Esasen bulundurulması suç oluşturmamakla beraber 12 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri spor alanlarına sokan kişi, (Değişik ibare: 6259 – 10.12.2011 / m.2) “bir yıla kadar” hapis cezası ile cezalandırılır.”,

Suç tarihinde yürürlükte bulunan 6222 sayılı Kanun’un, “Spor alanlarına sokulması yasak maddeler” başlıklı 12/1. maddesi”

“(1) Spor alanlarına;
a) Ruhsatlı dahi olsa ateşli silahlar ile esasen bulundurulması yasak olan diğer silahların,

b) Esasen bulundurulması yasak olmamakla beraber kesici, ezici, bereleyici veya delici aletler ile patlayıcı, parlayıcı, yanıcı veya yakıcı maddelerin,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ve ilgili spor federasyonlarının belirlediği esaslara aykırı olarak alkollü içeceklerin, sokulması yasaktır.”,

Suç tarihinde yürürlükte bulunan “Tanımlar” başlıklı 3. maddesi;

“(1) Bu Kanunun uygulanmasında;

…g) Spor alanı: Spor müsabakalarının veya antrenmanların gerçekleştirildiği alanlar ile seyircilere ait seyir alanları, sporculara ait soyunma odası ve bu Kanunun uygulanması kapsamında spor yapmaya elverişli alanları… ifade eder.” şeklinde iken;
12.07.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7182 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik 6222 sayılı Kanun’un “Spor alanlarına yasak madde sokulması ve müsabaka düzeninin bozulması” başlıklı 13/2. maddesi;

“(2) Esasen bulundurulması suç oluşturmamakla beraber 12 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri müsabaka, seyir, özel seyir ve antrenman alanları ile takım veya taraftarların toplu olarak seyahat ettikleri araçlara sokan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”,

12.07.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7182 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle değişik 6222 sayılı Kanun’un “Yasak maddeler” başlıklı 12/1. maddesi;

“(1) Müsabaka, seyir, özel seyir ve antrenman alanları ile takım veya taraftarların toplu olarak seyahat ettikleri araçlara;

a) Ruhsatlı dahi olsa ateşli silahlar ile esasen bulundurulması yasak olan diğer silahların,

b) Esasen bulundurulması yasak olmamakla beraber kesici, ezici, bereleyici veya delici aletler ile patlayıcı, parlayıcı, yanıcı veya yakıcı maddelerin,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin sokulması yasaktır. Müsabaka, seyir ve antrenman alanlarında alkollü içecek sokulması, kullanılması ve satılmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili federasyonlar tarafından belirlenir.” halini almıştır.

12.07.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7182 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 6222 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesi ise;

“…f) (Değişik:4/7/2019-7182/1 md.) Müsabaka alanı: Spor müsabakalarının yapıldığı alanlarda müsabakanın yapıldığı yer ile sporculara ve görevlilere tahsis edilmiş yerleri,

g) Spor alanı: Spor müsabakalarının veya antrenmanların gerçekleştirildiği alanlar ile seyircilere ait seyir alanları, özel seyir alanları, sporculara ait soyunma odası ve bu Kanunun uygulanması kapsamında spor yapmaya elverişli alanları, müsabaka öncesinde, esnasında veya sonrasında taraftarların sürekli veya geçici olarak gruplar hâlinde toplandıkları yerleri, müsabakanın yapılacağı yere gidiş ve geliş güzergâhları, takım veya taraftarların toplu olarak seyahat ettikleri araçları ya da takımların kamp yaptığı yerleri,

…l) (Ek:4/7/2019-7182/1 md.) Seyir alanı: Spor müsabakalarının yapıldığı alanlarda seyircilere tahsis edilmiş yerleri,

m) (Ek:4/7/2019-7182/1 md.) Özel seyir alanı: Seyircilerin müsabakayı dijital ortamda seyretmeleri amacıyla il ve ilçe spor güvenlik kurulları tarafından belirlenen, müsabaka alanı dışındaki geçici yerleri… İfade eder.” şeklinde ek maddelerle değiştirilerek 6222 sayılı Kanun’a yeni tanımlar eklenmiştir.

Gerek suç tarihinde gerekse 7182 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler sonrası dönemde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun,

“Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi” başlıklı 2. maddesi;

“(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.

İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.

(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.”,

“Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5. maddesi;

“(1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.”,

Yukarıda yazılı mevzuattan da anlaşılacağı üzere; suç tarihinde yürürlükte bulunan 6222 sayılı Kanun’un (mülga) 13/2. maddesinde yazılı “spor alanlarına yasak madde sokulması” suçunun unsurlarının oluşması için;

– Esasen bulundurulması suç oluşturmayan ve 6222 sayılı Kanun’un 12. maddesi 1. fıkrasının (b) bendinde yazılı bir alet veya maddenin,

– Spor alanlarına sokulması gerekmekte iken;
12.07.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7182 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda, 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesinde yazılı “spor alanlarına yasak madde sokulması” suçunun unsurlarının oluşması için;

– Esasen bulundurulması suç oluşturmayan ve 6222 sayılı Kanun’un (7182 sayılı Kanunla değişik) 12. maddesi 1. fıkrasının (b) bendinde yazılı bir alet veya maddenin,

– Müsabaka, seyir, özel seyir ve antrenman alanları ile takım veya taraftarların toplu olarak seyahat ettikleri araçlara sokulması gerekmektedir.

12.07.2019 tarihli 7182 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte, 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarının ve yaptırımının değiştirildiği görülmektedir.

Suç tarihinde sanığın üzerinde ele geçirilen ve suça konu edilen çakının, 6136 sayılı Kanun kapsamında kalmayan ve dolayısıyla tek başına bulundurulması, taşınması yasak olmayan bir alet olduğunda şüphe yoktur. Bu nedenle sanığın üzerinde ele geçirilen çakının, gerek değişiklik öncesi gerekse değişiklik sonrası 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesinde yazılı olduğu üzere, “Esasen bulundurulması suç oluşturmamakla beraber 12 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddelerden” olduğu sabitir.

Çözülmesi gereken somut uyuşmazlık; suça konu edilen aletin bulundurulmasının, taşınmasının veya spor alanlarına sokulmasının 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesi kapsamında suç oluşturup oluşturmayacağıdır.

Suç tarihinde sanığın eyleminin gerçekleştiği yerin, spor salonu (müsabaka alanı) giriş kapısı arama noktası önündeki taraftar kuyruğu olduğu, sanığın henüz kuyrukta beklerken cebindeki bir maddeyi çöpe attığının görüldüğünün tutanakla sabit olduğu, bu alanın suç tarihinde 6222 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki tanımıyla spor müsabakasının yapılmasına tahsis edilen bir “spor alanı” olarak yorumlanabileceği, ancak 7182 sayılı Kanunla değişik 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesinde unsurları belirtilen “müsabaka, seyir, özel seyir ve antrenman alanları ile takım veya taraftarların toplu olarak seyahat ettikleri araçlar” kapsamına girmediği değerlendirilmektedir.

Bu nedenle suç tarihinde “spor alanı” olarak değerlendirilen “müsabaka alanı”na girişteki üst arama kuyruğunda gerçekleşen eylemin suç tarihindeki 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesindeki tanıma göre spor alanında meydana geldiği sabit olmakla, sanığın eyleminin değişiklik öncesi suç oluşturduğu değerlendirilmiştir. Ancak, 12.07.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7182 sayılı Kanunla birlikte değişen 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesi kapsamında, suçun işlendiği yerin, dolayısıyla suçun maddi unsurunun; müsabaka, seyir, özel seyir ve antrenman alanları ile takım veya taraftarların toplu olarak seyahat ettikleri araçlarda işlenmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Sanığın suçu işlediği iddia edilen yerin müsabaka alanı olmadığı ortadadır. Bu nedenle, inceleme tarihinde 12.07.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7182 sayılı Kanunla değişik 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesine göre sanığın eyleminin suçun kanunda yazılı unsurları oluşturmadığının kabulü gerekmektedir.

Blog Yazılarımız: Kanunun Bağlayıcılığı Nedir? Kanunları Bilme Zorunluluğu Nedir? (TCK Madde 4)

Av. Ezginur Aktaş
Av. Serhan Cantaş