Eser sözleşmesi, bir tarafın diğer tarafa belirli bir eseri meydana getirmeyi veya bir işi yapmayı, diğer tarafın da buna karşılık bir ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme türüdür. Eser sözleşmesinin konusu tıpkı diğer sözleşmeler gibi, tarafların iradelerine göre belirlenir. Türk Borçlar Kanunu’nun 470. Maddesi’nde de denilmektedir ki: ‘’Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.’’
Eser sözleşmesinin genel özellikleri şunlardır:
- Eser sözleşmesi, eser sahibinin kişisel niteliklerine bağlı bir sözleşmedir. Eser sahibi, eseri kendisi meydana getirmek zorundadır.
- Eser sözleşmesi, eser sahibine eseri meydana getirmek ve teslim etmek borcunu yüklenirken, eserin alıcısına ise ücret ödeme borcunu yükler.
Yukarıda da tanımlandığı üzere Türk Borçlar Kanunu’na göre, eser sözleşmesi; bir kişinin başka bir kişi için bir eser ortaya çıkarmayı üstlendiği ve karşılığında bir ücret aldığı bir sözleşmedir. Bu eser, herhangi bir fikri mülkiyet hakkı (örneğin, telif hakkı) koruması altında olan bir eser olabilir.
Eser sözleşmesi, yazarlar, müzisyenler, ressamlar, heykeltıraşlar ve diğer sanatçılar gibi yaratıcı meslek sahipleri arasında imzalanabilir. Bu sözleşme, işin niteliği, boyutu, teslim tarihi, telif ücreti ve diğer ayrıntıları belirler.
Eser sahibi, eserinin kullanımı için bir ücret talep etme hakkına sahiptir. Eser sözleşmesinde, belirtilen ücret, eserin niteliği, boyutu, teslim tarihi ve diğer faktörlere bağlı olarak değişebilir. Eser sahibi, eserinin kullanımı için önceden belirlenmiş bir telif ücreti alabilir veya eserinin kullanımı için belirli bir süre için anlaşma yaparak, belirli bir ücret alabilir. Bu ücret, sözleşmede belirlenen kriterler doğrultusunda belirlenir. Eser sözleşmesinde belirtilen telif ücreti, eser sahibinin eserinin kullanımı karşılığında alacağı ücrettir. Ancak, eser sahibi, eserini farklı bir şekilde kullanacak olan kişilerden ek bir ücret talep edebilir. Örneğin, bir yazarın romanı, bir film yapım şirketi tarafından filme çekilmek istenebilir. Bu durumda, yazar, film şirketinden eserinin bu şekilde kullanımı için ek bir ücret talep edebilir. Eser sahibi ayrıca, eserinin kullanımı karşılığında alınacak telif ücreti üzerinde müzakere yapabilir.
Eser sözleşmesi, belirli bir süre için yapılmışsa, sözleşme süresi sona erdikten sonra, eser sahibi eser üzerinde telif hakkı talep edebilir. Bu süre, eser sözleşmesinde belirtilen süreye göre belirlenir. Eser sahibi, sözleşme süresi sona erdikten sonra, eserinin kullanımı için tekrar bir sözleşme yapabilir. Eser sözleşmeleri, yaratıcı meslek sahiplerine, eserlerinin kullanımı için belirli bir ücret alırken, aynı zamanda eserlerinin kullanımını kontrol etme hakkı verir. Bu da eser sahibinin eserlerinin kullanımını korumasına olanak tanır ve yaratıcı meslek sahiplerinin adil bir ücret almasını sağlar.
Yalnız önemle hatırlatılmalıdır ki; eser sözleşmeleri yalnızca yazarlar, müzisyenler, ressamlar, heykeltıraşlar gibi sanatçılar ile imzalanmaz. Örneğin müteahhit ile yapılan sözleşme de bir eser sözleşmesi niteliğindedir. Eser sözleşmelerine pek çok örnek vermek mümkündür. Eser sözleşmesine örnek olarak şunlar verilebilir: Bir terziye elbise diktirmek, Bir mimara proje çizdirmek, Bir temizlik firmasına ev temizletmek gibi… Ayrıca Eser Sözleşmelerinde bedelin belirlenmesi için de yalnızca tarafların anlaşması yeterlidir. Taraflar bedeli önceden kararlaştırabilir veya eserin tesliminden sonra belirleyebilir.
Eser sözleşmeleri herhangi bir şekil koşuluna bağlanmamıştır sözlü veya yazılı biçimde yapılabilir. Yalnızca ileride oluşabilecek olası uyuşmazlıklardan ötürü yazılı olması kesin delil niteliği taşımasına sebebiyet verecektir (Yargıtay Kararı- 15. Hukuk Dairesi, E. 2019/1988 K. 2019/5159 T. 16.12.2019).
Ayrıca Eser sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların hangi mahkemede çözümleneceği, tarafların kim olduğuna ve eserin niteliğine göre değişebilir. Genel olarak, eser sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Eğer eser sözleşmesi taraflarından biri belediye, üniversite gibi kamu tüzel kişisi ise, uyuşmazlık idari yargıda çözümlenir. Bu durumda görevli mahkeme idare mahkemesi veya vergi mahkemesidir. Eser sözleşmesinin konusu fikri ve sınai haklarla ilgili ise, uyuşmazlıkta görevli mahkeme fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi olarak değişecektir.
Eser Sözleşmesi’nde Tarafların Yükümlülükleri Nelerdir?
1. Yüklenicinin (Eser sahibinin) Yükümlülükleri
a) Genel olarak
Genel manada bakılacak olunursa eser sahibi üstlendiği edimleri iş sahibinin yani eser alıcısının haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Eser sahibinin özen sorumluluğunun belirlenmesinde önemli koşul, ‘’benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı’’ eser sözleşmesinde yer alan yüklenici de uyguluyor mu? Sorusuna verdiğimiz yanıttan geçmektedir.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir veya bu konuda yardım alabilir. Aksine genel olarak bir adet veya sözleşme bulunmadıkça eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri eser sahibi karşılar.
Türk Borçlar Kanunu’nu madde 471’de Genel olarak eser sahibinin borçları özetle şu şekilde sıralanmıştır:
- Sadakat ve özen ile ifa edilmelidir.
- Yüklenici eseri doğrudan doğruya kendisi yapmalı veya kendi yönetimi altında yaptırmalıdır.
- Eserin meydana getirilebilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri yüklenici karşılar.
b) Malzeme Bakımından
Türk Borçlar Kanunu’nu Madde 472:
Malzeme yüklenici tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin ayıplı olması yüzünden iş sahibine karşı, satıcı gibi sorumludur.
Malzeme iş sahibi tarafından sağlanmışsa yüklenici, onları gereken özeni göstererek kullanmakla ve bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür.
Eser meydana getirilirken, iş sahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen iş sahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
Buradan çıkarılacak sonuçla:
- Malzemeyi eser sahibi sağlamışsa, malzemenin ayıplı olma durumunda eser alıcısına karşı tıpkı satıcı gibi sorumludur.
- Malzemeyi eser alıcısı sağlamışsa, eser sahibi gereken özeni göstererek kullanmalı ve artan malzemeyi eser alıcısına iade etmelidir.
- Eser sahibi eserini icra ederken, zamanında teslim edemeyeceğini anladığında veya bir yerin ayıplı olduğunda yüklenici bu durumu eser alıcısına hemen bildirmekle yükümlüdür. Bildirmez ise bundan doğacak sorumluluklar eser sahibine aittir.
c) İşe Başlama veya Yürütme
Eser sahibinin işe yeterli özeni göstermemesinden kaynaklı olarak işi geciktirmesi, işe zamanında başlamaması veya sorumluluğu eser alıcısına yüklenemeyecek sebeplerden ortaya çıkan gecikme yüzünden eser alıcısı teslim gününü beklemeden sözleşmeden dönebilir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 473/2. Maddesinde de denmektedir ki: ‘’Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, iş sahibi bunu önlemek üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.’’
2. İş Sahibinin (Eser Alıcısının) Yükümlülükleri
a) Ayıp Sebebiyle Sorumluluk
Ayıplı mal, iş sahibinin eseri teslim aldığı anda; önceden sözleşmede kararlaştırılmış şekle, örneğe veya modele benzer olmaması nedeniyle sözleşmeye uygun olmayan mal anlamını taşımaktadır. Önemle belirtmek gerekir ki eser sözleşmesinde kararlaştırılan malın teslimi gerçekleşmeden eser sahibi (yüklenici) malın ayıplı olmasından kaynaklı sorumlu tutulamaz. Sözleşmenin iki tarafı da uyuşmazlık doğması durumunda eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun raporla belirlenmesi isteminde bulunabilir.
- İş sahibi, eserin tesliminden sonra, imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.
Ayrıca Eserin tesliminden itibaren ayıp sebebinin sorumluluğu yükleniciye ait ise eser alıcısı seçimlik haklarından birini kullanabilir. Bu haklar Türk Borçlar Kanunu’nun 475. Maddesinde de belirtildiği üzere:
- Eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme. (Eser, iş sahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa iş sahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.)
- Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.
- Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.
- İş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın, iş sahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple iş sahibine yüklenebilecek olursa iş sahibi, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamaz (TBK m. 476).
Eserin kabulü hususu Türk Borçlar Kanunu’nun 477. Maddesi’nde ele alınmıştır bu maddeden çıkarım yapılacak olunursa:
- Eserin teslimi sonrasında açık veya örtülü olarak kabulünden itibaren yüklenici tüm sorumluluklarından kurtulur. (Eser üreticisi tarafından kasten gizlenen ve usulüne uygun yapılmamış gözden geçirme esnasında fark edilmeyecek ayıplar için sorumluluğu devam eder.)
- Eser alıcısı, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse eseri kabul etmiş sayılır.
- Eserden sonradan ayıp ortaya çıkarsa iş sahibi derhal yükleniciye bildirmekle yükümlüdür; bildirmediği durumda eseri kabul etmiş sayılır.
b) Bedel
Türk Borçlar Kanunu’nda iş sahibinin eser sözleşmelerindeki en önemli sorumluluğu olan bedel; Götürü Bedel ve Değere Göre Bedel başlıkları altında incelenmiştir. Buna göre götürü bedel, bedelin taraflar arasında önceden kesin ve açık biçimde belirlenmesidir. Değere göre bedel ise önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmiş bedeller için kullanılmıştır.
c) Götürü Bedel
Türk Borçlar Kanunu’nun 480. Maddesi: Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.
Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar, taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Dürüstlük kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih hakkını kullanabilir.
Eser, öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile iş sahibi, belirlenen bedelin tamamını ödemekle yükümlüdür.
d) Değere Göre Bedel
Türk Borçlar Kanunu’nun 481. Maddesi: Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.
Eser Sözleşmesi Yargıtay Kararları
- Yargıtay Kararı- 15. Hukuk Dairesi, E. 2006/4800 K. 2007/5945 T. 3.10.2007
Diş tedavisinde, doktorun yükümlülüğü, tıp dünyasında kabul edilen yöntemi uygulayarak, hastasını tedavi etmektir. Dolayısıyla, vekâlet sözleşmesinde, sonucun taahhüdü yoktur. Başka bir anlatımla tüm tedaviye rağmen hasta iyileşmese dahi, doktor yükümlülüğünü yerine getirmiş olur ve ücrete hak kazanır.
Oysa, eser sözleşmesinde, doktor (yüklenici) belli bir sonucu (eser) taahhüt etmektedir. Sonuç gerçekleşirse, yani hastanın kullanabileceği amaca uygun bir protez gerçekleşirse yüklenici sayılan doktor, borcunu ifa etmiş sayılır ve ücrete hak kazanır.
Somut olayda, davacı hasta (iş sahibi), davalı doktorun yaptığı protezi kullanamamış ve iddiaya göre birtakım rahatsızlıklar meydana gelmiştir. Bu husus doğru ise, davalı, sözleşmenin amacına uygun bir sonucu gerçekleştirememiştir. Başka bir anlatımla, davalının yaptığı protez, kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı sayılır (BK m.360/1)
Protez işinin yapımı sırasında, hastadan kaynaklanan bir durum, özellikle diş eti hastalığının varlığı anlaşılırsa ve bu hastalık proteze engel ise öncelikle doktorun bu durumu hastasına bildirmesi ve hastanın kabulü hâlinde de önce diş eti tedavisi yapması gerekirdi. Bu bildirimin doktor tarafından yapılıp yapılmadığı ve hastadaki mevcut hastalığın o hali ile proteze uygun olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Doktor, ancak bu bildirimden sonra sorumluluktan kurtulur (BK.md.357/son).
O halde mahkemece yapılması gereken iş; Üniversitenin Diş Hekimliği Fakültesinden seçilecek üç kişilik bilirkişi heyetinden önceki bilirkişi raporları incelettirilmek ve gerekirse hasta üzerinde muayene yaptırılmak suretiyle rapor alınmasından, hastadaki mevcut diş eti hastalığının tedavi edilmeden, o hâli ile protez işleminin yapılmasının uygun olup olmadığının tespitinden ve ayrıca, BK’nın 357/son maddesine uygun yapılmış bir ikaz var ise, bu hususun kanıtlanması için davalı tarafa bu imkânın sağlanmasından ve hâsıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulmasından ibarettir.
Blog Yazılarımız: Depremden Doğan Zararların Tazmini – Deprem Tazminatı Nedir?
Stj. Av. Berçem Acat
Av. Serhan Cantaş